Sağlıkla ilgili bir televizyon programında son dönemlerde yeni bir vitamin türünün bulunduğu haberi oldukça ilgimi çekti. Yeni bir vitamin…
Özellikle hastalıkların çokça yaygın olduğu bu dönemde, hepimizin bir şekilde etkilendiği, mağduriyetini yaşadığı ve çağımızda binlerce çeşidine rastlanan hastalıklar varken bu durum kimin ilgisini çekmez ki!
Hemen dikkatlice dinlemeye başladım.
Vitaminin adı F vitamini… Belki de birçoğumuz bu vitamini ilk defa duymuştur. İşin ilginç tarafı, bu vitamin hemen hemen hepimizin sahip olduğu bir vitamin…
Peki, bu vitaminden faydalanabiliyor muyuz? Rabbimiz ihtiyaç duyduğumuz bu vitamini bize lütfu kereminden bahşetmiş…
Vitaminin özelliği şöyle; vitamini aldığınızda oksitoksin ve prolaktin hormonlarına etki ediyor. Bunlar bizi sakinleştiren, stresimizi azaltan ve insanların birbiriyle bağlarını kuvvetlendiren hormonlardır. Bunlar, aynı zamanda damar tıkanıklığı ve kalp krizi riskini azaltan faktörler… Bununla birlikte pek çok hastalığa karşı bağışıklık sistemini de güçlü kılıyor. Yani insan sağlığı için oldukça önemli olduğu ifade ediliyor. Öyle ki fizyolojik ve manevi boyutlarıyla insan sağlığına ciddi anlamda olumlu etkisinin gözlemlendiği söyleniyor.
Gelin bu faydaları sıralayalım;
Kullandığınız anda sizi birçok hastalıklara müptela eden stresiniz anında etkisini kaybeder…
Yüzünüze yansıyacak kadar sizi etkileyen tüm kaygı ve endişelerinizi giderir…
Asla sizi boşluğa düşürmez ve hayat neşenizi kaybettirmez…
Hayatın gerçeği olan imtihan dünyanızı anlamlı kılar ve sizin o denizde boğulmanıza izin vermez, bilakis sizi hep yukarılara taşır…
Yüzünüzde hep tebessüm olur…
Sizi en az 20 yıl gençleştirir…
Asla karanlıklar içerisinde kalmazsınız ve buhranlar yaşamazsınız…
Depresyon ve panik atakların birebir ilacıdır…
Hayatınıza anlam katar…
Bazen üzerinize karabasan gibi çöken tüm yüklerinizi sizden alır…
Dağdağalı dünyada sakin bir liman olur size…
Sizin direncinizi arttırır, sabırlı kılar…
Sözün kısası; sizin sağlığınızı koruduğu gibi, mutluluğunuza mutluluk katar.
Şimdi buraya kadar yazıyı okuyanlarda, ‘bu nasıl bir vitaminmiş böyle’ hissiyatı oluşmaması mümkün değil. Gelelim bu vitaminin mahiyetini açıklamaya…
F vitamini, ismini İngilizce ‘friendship’ kelimesinden alıyor. Yani arkadaşlık/dostluk…
Evet, bu araştırmayı yapanlar, çok samimimi ve içten kurulan dostlukların, insan sağlığı üzerinde müthiş tesirleri olduğunu gözlemlemişler. Hatta kanser hastalığına yakalanmış belirli bir sayıdaki aynı iş grubu ve hemcinsler üzerinde yapılan testlerde, bu dostluklara sahip kişilerin bundan yoksun kişilere oranla iyileşme hızlarının % 40 oranında daha iyi netice verdiğini görmüşler…
Sahip olduğumuz inanç, bir yönüyle bizi bu anlamda güçlü motive etmiyor mu?
“Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostudurlar.” (Tevbe /71)
Resül-i Ekrem aleyhisselam “Sizler iman etmeden cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız.” Buyurmuyor mu?
Bu arada vitaminin öyle güzel bir özelliği daha var ki! Vitaminin bin bir türlü çeşidi var. Her renkten, her kokudan, her tattan… Bunca çeşitliliğine rağmen bundan mahrum etmeyelim kendimizi.
Yaşadığımız bu çağda birçok buhranların, üzüntülerin, dert ve kederlerin üzerimizde büyük baskı oluşturması ve bu baskının altında ezilmemizin sebeplerinden bir tanesi, bu durumu paylaşabileceğimiz dostlukların olmayışı. Bir yönüyle sıcak ve samimi paylaşımlar, çoğu zaman mahkûm olduğumuz bu dert, keder ve sorunlar yumağından sıyrılmamıza sebep oluyor. Bu durumda daha sakin ve doğru düşünüp bu durumun üstesinden gelebiliyoruz. Bu şekilde biz o anlara mahkûmiyetimizden kurtuluyoruz ve üzerimizdeki maddi ve manevi sağlık boyutunda oluşabilecek sıkıntıların etkisini azaltıyoruz.
Dikkat edersek; bugün psikologların kişiye faydalı olabilmesinin anahtarı, o kişinin hayatında özellikle çocukluğundaki ve ifade edemediği travmatik olayları anlatmasıyla olabiliyor. Aksi halde bir ömür boyu bu durum, tüm olumsuzluklarıyla insanda etkisini sürdürüyor. Kişiler bu olayları psikologlara anlatabildiğinde ancak yardım alabiliyorlar. Psikologlar da, üstesinden gelebileceği bir yöntem gösterdiğinde kişi bu durumdan kurtulabiliyor.
İsterseniz bunu kendi hayatınızda test edin. Karşılaştığınız sorun ve sıkıntıları, yaşadığınız acı ve elemleri dostlarınızla paylaşın ve üzerinizdeki etkilerine bakın. Nasıl bir rahatlık ve hafiflik hissedeceksiniz.
Yine dikkatinizi çekmek istediğim bir durum da, üzerimizde böylesine faydalı olan dostlarımızı ve arkadaşlarımızı basit olaylara kurban etmeyelim. Birbirimizi, kusurlarımız ve zaaflarımızla kabul edelim. Peygamberi öğreti bizi böyle yönlendirmez mi?
Kusur ve zaaflarda birbirimizin aynası olalım. Birbirimizi yürekten sevelim. Beraberlik konusunda bir vücudun azaları gibi olalım. Dert ve sorunlarımız birbirimizin olsun, birlikte taşıyalım.
Bakın her ifade ve her dokunuş, bu dostluğu daha güçlü kılmak için. Bu durumda bize düşen hayatımızda olan gerçek dostlarımıza tüm samimiyetimizle sarılmak ve varlıklarından dolayı Rabbimize şükretmektir. Onların gözlerine ışıl ışıl bakalım, sevgimiz aksın yüreklerine. İyi ki varsın, diyelim. Kısacık dünya hayatında her an kaybedebileceğimiz bu büyük nimeti, küçük sorunlara kurban etmeyelim.
Tüm bu ifadelerden sonra; lütfen asla yalnızlaştırmayalım kendimizi… Şeytanın oyuncağı olmayalım. İlişkilerimize sadık kalalım, birbirimize güvenelim, birbirimizi taşıyalım. Nehrin üzerindeki çöpler gibi olmayalım. Hiçbir şeytani duygunun aramıza girmesine müsaade etmeyelim. En çok ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde hem kendimiz şifa bulalım, hem de coğrafyamıza şifa olalım.
Samimi dostluklarımıza farkındalık oluşturmak olmak dileğiyle…
Zehra Işık | Nisanur Dergisi | 79. Sayı | Haziran 2018
Yorum yap