Sizden Gelenler

Misafirlerimiz ne kadar?

Evet, misafirlerimiz! Biraz şaşırtıcı soru, ama cevabını kimse veremiyor! Şimdi hepiniz normal komşu veya akraba ziyaretlerini kastettiğimi sanıyorsunuz.

Hayır, gerçek misafirlikten bahsediyorum.

Bize her şeyi fazlasıyla ve güzelliğiyle bahşeden Rabbimizin evine olan misafirlikten bahsediyorum. O (CC)’nun bize verdiği nimetlere karşı ne kadar şükrediyoruz?

Hangi akraba ya da komşu beş vakit evine davet eder? Seni yanında görmek ister. Ya da seninle mutlu olmak?

Tabii ki de hiçbiri…

Peki, biz ne kadar ziyaret ediyoruz, ne kadar bu davete icabet ediyor, ne kadar bu çağrıya kulak veriyoruz?

O (CC)’nun bize verdiklerine karşı istediği bir kaç şey var, ama bu istekleri bize kâr olarak geri dönüyor ve bize yarar sağlıyor.

Bu çağrıya, bu davete, bu seslenişi iştirak eden kaç kişi?

Ne zamana kadar böyle devam edecek? Bu davete iştirak edenler hep birkaç kişi mi kalacak?

Evet, belki şaşıyorsunuz ama çağrıya icabet edip camiye giden birkaç kişi ama altını çizmek isterim ki; bu birkaç kişi yani bu çağrıya kulak verenler, içimizdeki beli bükük yaşlılar. Evet, bazen hor gördüğümüz, kınadığımız ve huzurevlerine, bakım evlerine gönderdiğiniz yaşlılarımız.

Yazık gençliğimize… Şimdi eğlenip, tozan gençler, yaşlanınca mı camiye gidecek?

Ölüm anında yapılan tevbenin geçerliliği nasılsa, yaşanınca yapacağımız ibadetlerin değeri de öyle olacaktır. O zaman, süper bir gençliğimiz varken, elimiz ayağımız tutarken ne zamana kadar bu çağrıya kulaksız kalacağız/kalacaksınız.

Mescidi Aksa’da Filistinliler mescitlerine girmek için can verirken, ölümü oraya girme uğruna, orada bir vakit namaz kılmak için hiçe saymış yiğitler varken, bizim gençlerimizin onlardan ne farkı var?

Camiler için şu anda cezaevinde olan, müebbet alan, yeni doğan bebeğin kokusunu doyasıya alamayan, kızı evlenirken onu gelinlikler içinde göremeyen, annesi ve babası vefat ettikleri halde onları görmeye, cenazelerine gelemeyen yiğitler varken; bizim gençlerimizin, geleceğimizin bu yiğitlerden ne farkı var?

Onlar bu zulüm gören yiğitlerin çocukları, torunları, din kardeşleri aynı ümmetin evlatları değiller mi? İşte şu an bize çok iş düşüyor… Hepimiz bu gençlerin Meryem annesi, Hatice ablası, Zeynep kardeşleriyiz. Biz bir toplumun felahıyız…

Çok çalışmalı, hiç yorulmamalıyız. Evlatlarımızı, geleceğimizi cami hamuruyla yoğurmalıyız.Hadi gelin geleceğimize camileri aşılayalım. Temelimizdeki gibi camilerinden ayrılmayalım, kopmayalım.

Unutmayın, Allah Resulü oradan büyük bir ümmet yönetti.

Gençliğimizin en kısa sürede toparlanıp düzelmesi duasıyla fi emanillah.

Zeynep Erdoğan | Mersin | Toroslar | Nisanur Dergisi | 83. Sayı | Ekim 2018

Yorum yap