Sizden Gelenler

Kulluk görevimizi ne kadar yapabiliyoruz?

Hayata atılmak için insan yaratıcısına sadık kalacağına dair önce bir söz verir. Bu söz, ömrünün bütün safhalarında her türlü hayat şartlarında, yaratıcısının izni dışında hareket etmeyip, O’nun isteği doğrultusunda bir hayat tarzı benimsemektir. Yaratıcının koymuş olduğu bir nizam vardır. Kişi bu doğrultuda hareket ettiği sürece yaratıcısının vaad ettiği, tüm güzellikleriyle kendisini hasretle bekleyen mutluluğun zirvesi olan son gerçekleşir.

Aksi olduğu taktirde yine yaratıcısının vaad ettiği bedbaht bir son onu karşılar. şöyle bir düşünelim! Sonradan yaratılmış olan insanoğlu, kendi elleriyle yaptığı nesnelere taparken, o nesnenin de yaratıcısının yaratmış olduğu bir metal olduğunu akletmez mi ki ona tapıyor? İnsan elleriyle yaptığı bu nesnelere aşırı özen gösterip o nesnenin önünde eğilirken, hiç düşünmez mi? Taptığı o nesne, ona ne vermiş ki bu kadar değer verip tapabiliyor? Üstelik önceden yokken ve kendisi bu işçiliği yapmışken… Bu tutum akıl sahibi olan birini gerçekten hayretler içerisinde bırakıyor.

Gelelim yaratıcının yaratmasına. Yaratıcımız olan Allah, insana çok büyük değer vererek yaratmıştır. Ki O’na asla ve kat`a karşı gelmeyecek ve O’nun emrinden bir adım geri ne de ileri gidemeyecek olan meleklerine secde ettirmiştir. Bütün kâinatı insanın ayaklarının altına sermiştir. Akla hayale gelmeyecek kadar ona değer verip ‘ahseni takvim’ olarak yaratmıştır. Vücut azalarından tutun da bütün nimetlere varıncaya kadar her şeyi insanların önüne ve hizmetine sunmuştur.  Bu nimetler ve yaratılmışlığın karşılığında, yine insanoğlunun faydasına olan bir takım kurallar koymuştur. Allah, insanı yaratırken ona neyin faydalı neyin zararlı olduğunu, dünya hayatında huzurlu yaşamanın neleri yapmakla elde edebileceğini bildirmiştir. Bütün bunları insanlar için dizayn eden Allah, bunların karşılığında kendisine şükredilmesini ve günün belli saatlerinde bu nimetlerin şükrünün eda edilmesini istemiştir. Günümüzde bir arkadaşımıza hediye alıp verirken karşılığında bir teşekkür bekleriz. Ya da birine iyilik yaparken ondan iyilik görmek isteriz. Arkadaşımıza verdiğimiz hediye karşılığında bir teşekkür almadığımızda öfkelenir ve o kişiyi kınarız. Ya da iyilik yaptığımız biri bize kötülük yapınca “ne kadar nankör biri” deriz. Şimdi yaratıcının verdiği bunca nimete ve güzelliğe rağmen biz şükretmez ve nankör olursak yaratıcımız bize öfkelenmez mi? Kişi yaratıcının bahşetmiş olduğu tüm nimetlere rağmen ona değil de kendi elleriyle yapıp taptığı nesnelere şükretmesi akıl karı değildir. Bu davranış biçimi yaratıcı tarafından affedilmez. Kişi böyle bir davranış içerisindeyse derhal aklını başına almalı tevbe edip yaratıcısından af dilemelidir. Zira her şeyin yaratıcısı Allah’tır.

Evet, şimdi gelelim Rabbimizin mutlu bir sonla bitirmemizi istediği bu hayatımızın kurallarına:

  • Allah’tan başkasına tapmayacağımızın, tüm benliğimizle O’na olan kulluk vazifemizi yerine getireceğimize ve O’na olan teslimiyetimizin başladığının nişanesi olan kelime-i şehadet getirmek.
  • Şükrümüzün edası için günde beş vakit namaz.
  • Yiyip içtiğimiz nimetlerin karşılığı olan yılda bir, 30 gün oruç.
  • Yılda bir defa vermek şartıyla, Yaratıcının vermiş olduğu zenginliğin ve kimseye muhtaç kalmamış olmanın karşılığı olan zekât.
  • Allah’ın kutsal kıldığı ve aynı zamanda namaz kılmak için yönümüzü verdiğimiz Kâbe’ye, maddi imkânlarımız el veriyorsa varıp hac yapmaktır.

İşte yaratıcımızın bize yapmamızı emrettikleri! Bunları hakkıyla yerine getiren, yaratıcısını memnun etmiş ve mutlu sona erip onun cennetini kazanmış olacaktır. Aksi olduğu taktirde kişi, bedbaht olan sonla karşılaşıp yaratısının gazabına uğrayıp cehennemi kazanmış olacaktır.

Zeynep Özel | Konya | Nisanur Dergisi | 79. Sayı | Haziran 2018

Yorum yap