Covid19ManşetSağlıkSümeyye ÖzbayYazarlar

Koronavirüse Karşı Psikolojik Bağışıklık

Bismillahirrahmanirrahim…

Hz. Ömer (RA)’in hilafeti döneminde Suriye’nin fethedilmesinin ardından Ebu Ubeyde bin Cerrah (RA) Şam valiliğine getirilmiş, Ebu Ubeyde’nin bu görevi üstlenmesinden kısa bir süre sonra Amvas denilen bir yerde veba salgını çıkmış ve bu salgın en çok da Suriye topraklarını etkilemiştir. Yine kaynaklardan okuduğumuza göre bu salgında, aralarında sahabelerin de bulunduğu binlerce insan hayatını kaybetmiştir.

Hz. Ömer (RA), fethedilen toprakların ve askerin durumunu öğrenmek için Şam’a gelmiş ancak veba salgınına dair bilgi aldıktan sonra Medine’ye geri dönmeye karar vermiştir. Bunun üzerine Hz. Ebu Ubeyde (RA) Hz. Ömer (RA)’e: “Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” diye sorunca, Hz. Ömer (RA): “Ey Ebu Ubeyde! Keşke bu sözü başkası söyleseydi. Evet, Allah’ın bir kaderinden Allah’ın diğer bir kaderine kaçıyorum. Sen devenle bir vadiye ulaşsan, vadinin bir tarafı sulu ve yeşillik otlak, diğer tarafı susuz ve çorak olsa deveni nerede otlatırsın? Deveni otlak yerde otlatsan Allah’ın takdiriyle otlatmaz mısın? Şayet çorak yerde otlatsan da Allah’ın takdiriyle otlatmış olmaz mısın? Bunların her ikisi de Allah’ın kaderidir.” cevabını vermiştir.

Bu konuşma sırasında gelen Abdurrahman bin Avf (RA) da Rasulullah (SAV)’tan duyduğu şu hadisi söylemiştir:

“Şayet bir yerde veba hastalığı olduğunu işitirseniz oraya girmeyin. Bir yerde veba hastalığı çıkarsa ve siz orada bulunursanız vebadan kaçarak oradan çıkmayın.” (Müsned, Sahihu Müslim, Ebu Davud) Bu hadisi duyan Hz. Ömer (RA), doğru karar verdiği için Allah’a hamd edip Medine’ye geri dönmüştür.

Yukarıda anlattığımız olaydan da anlaşılıyor ki; Rasulullah (SAV), salgın hastalıklarda karantinayı bizlere tavsiye etmiştir. Yine bir başka hadis-i şerifte de Allah Rasulü (SAV) şöyle buyurmaktadır: “Taundan kaçan harpten kaçan gibidir. Taunun çıktığı yerde sabredip kalan kimse ise, Allah yolunda savaşan mücahit gibidir.” (Feyzü’l-kadir, 4/288)

Böylece karantinanın toplum sağlığı için ne derece önemli olduğunu, biz Müslümanlar açısından da hassaten vahim sorumluluk doğuran nehye matuf bir emir olduğunu Allah Rasulü’nün “Cihattan kaçmaya” benzetişinden anlıyoruz.

Son günlerde gündemimizin ana konusunu oluşturan ve birçok ülkede çözüm bulunabilmesi adına mücadele verilen korona (covid-19) salgınına karşı bu olay, nasıl hareket etmemiz gerektiği konusunda bizlere yol göstermektedir. Bu salgın sürecinde verilen önerilere uyarak evlerimizden çıkmamamız, temizliğimize dikkat etmemiz -özellikle el hijyeni-, bağışıklık sistemimizi güçlü tutmamız, sağlıklı beslenmemiz gerekiyor.

Bu süreçte psikolojik sağlığımıza da dikkat etmemiz önem arz ediyor. Zira biliyoruz ki; “stres-kaygı” pek çok biyolojik hastalığa sebebiyet vermekte, bağışıklık sistemimizin zayıflamasına neden olmaktadır.

Stres, vücudumuzun hastalıklarla mücadele etmesinde, sosyal hayatta motivasyon ve tetiklenmemiz noktasında gerekli olan bir durumdur. Örneğin; salgın hastalığın yayılmasını engellemeye çalıştığımız şu dönemde tedbirleri görmezden gelip gerekmedikçe evden çıkan insanların, bir miktar stres ve kaygı yaşamaları iyi olacaktır. Diğer cihetten bakıldığında ise salgın sebebiyle şiddetli stres ve kaygı durumu yaşamak, temizlik konusunu takıntı haline getirip obsesif-kompulsif (takıntı-zorlantı) bozukluğa dönüştürmek de sağlıklı değildir.

Kişinin sürekli stres altında olması, kaygı yaşaması vücudu tetikte tutacağından, bu durum vücut açısından zarar verme sonucunu doğuracaktır. Kronik stres, beyin kanamasından kalp hastalıklarına, iltihap oluşumundan şeker hastalığına kadar pek çok hastalığa sebep olabilmektedir. Bu anlamda, aşırı rahatlık veya aşırı stres-kaygı şeklinde, ifrat tefrit derecesinde tutumlar sergilemekten kaçınmamız elzemdir. Dolayısıyla bağışıklık sistemimizi güçlü tutmamız gereken bu süreçte, ne baştan savma bir tavır sergileyerek rahat tutum takınıp tedbirsizlik yapalım ne de stres ve kaygı içerisinde boğulup depresyon ve anksiyete bozukluğu yaşayalım.

Peki, bu dönemde psikolojik sağlığımızı nasıl koruruz?

  • Eğer çok fazla stres ve kaygı yaşıyorsanız; bir süre haberleri takip etmeyi bırakın ve gündeminizi değiştirin. Stres ve kaygı düzeyinizi azaltacak içeriğe sahip kitap, köşe yazısı, makaleler okuyabilir; belgesel, film, videolar izleyebilirsiniz. Böylece düşüncelerinizi farklı konulara yönlendirmiş olursunuz.
  • Uyku düzeninize dikkat edin. Düzensiz uyku, kaygı ve stresi arttırmaktadır. Bununla birlikte kaygı ve stres de uykusuzluğa sebep olmaktadır. Dolayısıyla kısır bir döngü ortaya çıkmaktadır. Yalnızca ruhsal değil, fizyolojik sağlığınız açısından da düzenli uyku önemlidir.
  • Evde spor yapabilirsiniz. Spor, endorfin (mutluluk) hormonu salgılamanızı sağlayarak daha huzurlu olmanıza, stres ve kaygı düzeyinizin düşmesine yardımcı olacaktır. Beden sağlığı için de sporun önemli olduğunu biliyoruz.
  • Rabbimize yönelin. Kur’an okuyun, namaz kılın, dua edin, tedbirinizi alıp Rabbimize tevekkül edin. Bizler kıssalarda kavimlerin bu tür durumlarla imtihan olduklarını okuyoruz. Hz. Eyyüb (AS)’ün kıssasında da hastalığa karşı sabrını okuyoruz. Bu tür imtihanlar, Rabbimize yönelmemiz için birer vesiledir.
  • Camilere gidilemeyen, Kâbe’ye girilemeyen şu dönemde “evlerimizi ihya etmenin” tam da sırasıdır. Ailenizle birlikte dersler yapabilir, sohbet edebilir, aile içi ilişkilerinizi geliştirebilir, evinizde cemaatle namaz kılabilirsiniz. Ailenizden göreceğiniz bu “sosyal destek” stresi azaltmak açısından çok önemlidir.

Psk. Dan. Sümeyye Özbay | Nisanur Dergisi | Nisan 2020 | 101. Sayı

Yorum yap