İdeal Anne, İçten ve Doğal Olanıdır!
Kıymetli okurlar, bu ay sizler için Kişisel Gelişim Uzmanı Şahnaz Aras Hanımefendi ile “Çocukta Karakter Gelişimi” üzerine röportaj yaptık. Hamilelikten itibaren ne tür karaktere sahip bir bebeğin doğacağının belli olduğunu ve biz insanların gözlemleyebileceği belirtiler içerdiğini belirten Şahnaz Hanım “Lütfen çocuğunuzun karakterini doğru tespit edin. Elinizdeki hamurun çeşidini bilin.” tavsiyesinde bulunuyor.
Sizleri röportajımızla baş başa bırakıyoruz…
“ÇOCUKLUĞUMDAKİ DENEYİMLERİM BANA KATKI SUNUYOR”
Hocam, öncelikle okurlarımız sizi tanısınlar istiyorum. Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Dokuz çocuklu bir ailenin en küçüğü olarak, çocukluk yıllarımı yeğenlerimle büyüyerek geçirmiş biriyim. Aile üyeleri bir araya geldiğinde minimum 15-20 çocuk kendiliğinden gelmiş oluyordu. Kalabalık ailelerde herkesin kendiliğinden bir sorumluluğu olurdu. Benim de sorumluluğum gelen çocukların, (yeğenlerimin ki yaşıma yakın olanlar da vardı:) ) büyüklerin konuşmalarını engellememeleri için bir odada problem çıkmadan oynatılması idi.
Bazen sabahtan akşama dek bahçede, akşam da evde bir odada devam eden oyun oynatma görevim devam ederdi. Bu yılların, bana mesleğimin ilk basamaklarını attırdığını o zamanlar bilemezdim.
Ne zaman ki mesleğimi icra etmeye başladım. O zaman anladım ki ben sadece bana okulda öğretilen ya da kitapta okuduklarımla gitmiyorum. Çocukluğumda edindiğim deneyimlerim de bana katkı sunuyor. Bu nedenle her zaman ailelere de gençlere de şunu söyledim: Lütfen çocuğunuzun yeteneğini keşfetmesi için ona ortam ve fırsat verin. Gençlere de kendinizi mesai saatinin bitimini bekleyerek geçireceğiniz bir mesleğe hapsetmeyin. Sevdiğiniz işi yapın. Hem çalışır hem de mutlu yaşarsınız, dedim.
“BİR ELİN BEŞ PARMAĞI GİBİ, KARDEŞLER DE BİRBİRİNE BENZEMEZ”

Çocukların karakter gelişiminde etkili olan -öncelikli- unsurlar neler sizce?
20 yılı aşkın süredir bilfiil mesleğin içinde yaşayarak sayısız örnekle muhatap olmuş biri olarak diyebilirim ki; çocukların hangi karakterde olacağı bilgisi ve etkisi için sadece Allah’ın yaratması diyebilirim. Nitekim halk arasında şu söz söylenmektedir: Bir elin beş parmağı gibi, kardeşler de birbirine benzemez.
Çok çocuklu ailelerde genelde şahit olduğum şudur; dört çocuktan fazla olduktan sonra aynı karakterde iki kardeş oluyor. Öncesinde her biri farklı karakterde oluyor genelde. Kısacası karaktere etki eden biz insanların yapabileceği bir husus bilmiyorum. Ancak şunu söyleyebilirim: Hamilelikten itibaren ne tür karaktere sahip bir bebeğin doğacağı belli olur. Bunlar biz insanların gözlemleyebileceği belirtiler içermektedir.
“KARAKTERLER TAMAMEN ALLAH VERGİSİDİR”
Çocuğun davranışlarını çözümlemede başarıya ulaşmak için hangi yolu izlemek elzemdir?
Bugün dünyada reel olarak kabul edilen kişilik türleri için farklı sayılar verilebiliyor. Ancak karakterler için kabul gören dört olduğudur.
Kişilik ile karakter arasındaki farkı bildirmek için şunu söyleyebilirim: karakter binanın temeli gibidir. Temel görünmez ancak her bina temeline göre yapılır. Kişilik ise binanın görünen kısmıdır; duvarlarıdır. Bu nedenle karakterler dört iken kişilik türleri çok daha fazla olabiliyor.
Dört ana karakterin İslam âlimlerinin de eserlerinde yer alan isimleri ile ateş, toprak, hava ve su isimlerini kullanırım.
Karakterler tamamen Allah vergisi ve ilahi yaratılış olması durumu söz konusudur. İşte tam da bu nedenle, Kur’an-ı Kerim de buyrulduğu üzere, “evlat ve mal imtihandır” düsturunu yaşamaktayız.
“KARAKTERLER BURÇLAR GİBİ DEĞİLDİR”
Ateş, toprak, hava ve su dediniz, bunları açar mısınız?
Öncelikle bilmemiz gerekir ki; dünyaya gelen her insan bünyesinde dört karakteri de bulundurur. Kısacası her insanda bu dört karakter; Ateş-Toprak-Hava-Su özellikleri mevcut olur. Ancak bunlardan birinin oranı diğerlerinden biraz fazla olur. Bu fazlalık nedeniyle de davranışları, konuşma tarzları vs. ona göre olur. Hangisinin oranı fazla ise bizler de o karakteri görürüz. Ona göre o insana “Toprak” veya “Su” deriz. Bunu şöyle düşünün, nasıl ki; her insanın iki gözü bir ağzı, iki kulağı bir burnu vardır. Ancak yüzüne bakınca kimse kimseye benzemez. İşte karakterler de böyledir. Ortak özellikler vardır. Ancak özele indikçe her karakter, birbirinden çok farklıdır…
Belirtmek istediğim bir diğer önemli konu da şu; karakterler burçlar gibi değildir. Bugün insanlar “benim burcum şu” diyor ve ömür boyu o burcun özellikleri ile yaşayacağı inancıyla yaşıyor. Karakter ise öyle değildir. Eğer insan kendini geliştirebilir, iyileştirebilirse karakteri kendi içinde evrim geçirir. Mesela, karakteri “Ateş” olan biri, ömür boyu “Ateş” kalacak diye bir durum yoktur. Yeter ki değişmek istesin. Kendi içinde değişim ve gelişim gösterebilir. Allah’ın “Akletmemizi istediği” en önemli hususlardan biri budur, diyebilirim rahatlıkla. Diğer yandan doğum tarihlerine göre bugün burçlar bulunuyor, karakterleri de böyle bulabileceğinizi düşünmeyin lütfen. Çünkü böyle bulunmaz.
“MERAK EDENLER ‘ANNE BEN KİMİM’İ OKUYABİLİR”
Peki, özellikleri nelerdir ve ne şekilde yaklaşmak gerekir?
Dört ana karakteri kısaca açıklamak isterim elbette. Ancak eksik bilgi vermekten çekiniyorum. Bu karakterleri yazdığım, “Anne Ben Kimim?” isimli eserin okunmasını tavsiye ederim özellikle. Yine de şöyle bir iki cümle ile bilgi vermem gerekirse;
Hava: İşitsel algısı güçlü çocuklardır. Yemek yemeyi sevmezler ve çok hareketlidirler. Evde anlaşılmadığı için aile bireyleri ile sorun yaşasa da dışarıda, yabancıların yanında adeta bir beyefendi, hanımefendi gibi davranmayı bilir.
Toprak: Görsel algısı güçlü çocuklardır. Görerek öğrenen çocuklardır kısacası. Gördüğü ve öğrendiği bir şeyi her ortamda konuşur ve yapar. Az gülen ve genellikle öpülmeyi, dokunulmayı sevmeyen çocuklardır.
Su: Duygusal dediğim, derin sezgilere ve duygulara sahip narin çocuklardır. Anneden ayrılması en zor olan çocuktur. Anaokuluna alışma süreci en uzun süren çocuktur. Evde sesli, hareketli, yabancıların yanında adeta sessizliğe bürünen bir yapıdadır.
Ateş: Kokusal dediğim, kaba tabirle nabza göre şerbet vermeyi bilen, yemek yemeyi de seven çocuklardır. Kıpır kıpırdır. Yerinde duramaz. Ancak hareketlilik anlamında değildir. Pozisyon değiştirir sürekli. Aynı pozisyonda uzun süre kalamaz… Gibi her biri için kitaplar yazılabilecek bir konu olduğu için birkaç cümle ile tanıtmak durumunda kaldım. Merak edenlerin eserimi okumasını tekrar tavsiye ederim. Burada yazdığım cümlelerle çocuklarını yanlış teşhis etmeleri vebalini yüklenmemek adına
“ELİNİZDEKİ HAMURUN ÇEŞİDİNİ BİLİN”
Anlıyorum Hocam… Başka bir husus; anne çocuk ilişkisinde bazen iş, anne açısından dayanılmaz bir boyuta varabiliyor. Öfkelenme ve dayak gibi nahoş bir durum oluşabiliyor. Böyle bir durumda annelere sakinleşme adına yöntem/ler sunulabilir mi?
Bilmemiz ve göz ardı etmememiz gereken şu ki; insanoğlu kendini çaresiz hissettiği yerde bazısı öfkelenir, bazısı ağlar, bazısı saldırganlaşır ve şiddete başvurur. İşte tam da bu nedenle ebeveynler çocuklarının yapısını, neden ağladığını, ne yaparlarsa sözlerini dinletebileceklerini, ne yaparlarsa çocuklarına doğru insan olmayı öğretebileceklerini bilmediklerinde ve kendilerini çaresiz hissettikleri yerde bu tarz tepkiler verebiliyorlar. Kısacası, ebeveyn çocuğuna aslında kendini aciz ve çaresiz hissettiği zaman sert davranıyor.
Ben de âcizane bu nedenle ısrarla diyorum ki lütfen çocuğunuzun karakterini doğru tespit edin. Elinizdeki hamurun çeşidini bilin. Ekmek hamuru ile kek hamuru misali… İkisi de hamurdur. Ancak biri başka diğer başka pişer… Biri sıvı hamur, diğeri katı hamurdur. Tıpkı çocuklar gibi… Kimi hareketli kimi ağırkanlıdır. Kimi sesli kimi sessizdir. Önemli olan siz tanıyın evladınızı. Tanıyın ki ona doğru rehberlik edebilin, derim.
“İDEAL ANNE, EVLADINI TANIYANDIR”
İdeal anne modelini tanımlamanızı istesem?
İdeal anne, benim için, içten ve doğal olanıdır. Evladını tanıyandır. Evladına güvenendir. Onun onurunu ve gururunu koruyandır. Evladının hatasını affedebilen ve ona insan muamelesi yapandır. Başkalarına sinirlenip öfkesini evladına kusmayandır. Evladını emanet görebilendir. Evladının sahibi olmadığının idrakinde olandır. Kendi karakterini bilen, dürüst, cömert, adil ve güler yüzlüdür. Bu özellikleri bünyesinde bulundurabilen ve bu olgunluğa sahip olabilen insan, güzel anne olur.
“ÇOCUKÇA’YI BİLİRSENİZ, ÇOCUKLARINIZI DA TANIRSINIZ”
Okurlarımızla paylaşmak istediğiniz, unutamadığınız bir anınız var mı?
O kadar var ki seçemedim doğrusu… Bir babanın ricası geldi ilk aklıma, onu paylaşayım:
Bana ilk geldiklerinde karı-koca şöyle dediler: “Hocam, biz çok dolaştık. Gitmediğimiz yer kalmadı. Çocuğumuz makinelere bağlandı. Birçok merkezde yatılı bile kaldı. Ancak karanlık korkusu iyileştirilemedi. 11 yaşında oldu, ne yapacağımızı, nasıl iyileştireceğimizi bilmiyoruz. Hayatımız gün geçtikçe zorlaşıyor. Problemimiz büyüyor. Çünkü oğlumuz da büyüyor.”
Peki dedim, delikanlıyı seansa bir alayım, ne olduğunu anlarım. “Yok” dediler “Hocam ne olur, sorunu çözecek isen devam ederiz. Yeter ki bizi bırakma.”
Sakin olun, dedim. Ben çok uzun süreli yapmam, maksimum beş seans olur.
“Olmaz hocam” dediler. Bu kadar kısa sürede hallolacağını ummuyordular anlaşılan. Neyse… Ben ilk seanstan sonra, tamam dedim. Bana üç seans daha gelin, sorunu çözerim. Nitekim dördüncü seansta artık korkudan eser kalmamıştı.
Onlara, ben ‘çocukça’yı biliyorum. Onları anlıyorum. Çocukça, çocuk dilidir. Onu bilirseniz, çocuklarınızı da tanırsınız. Problemini de çözersiniz.
Baba benden şu ricada bulundu. “Hocam, ne olur, ‘çocukça’ kitabını da yazın.”
İnşallah, dedim.
İnsanlar, çocukların ne demek istediğini anlasınlar diye bir gün onu da Allah nasip ederse yazacağım.
Allah nasip etsin Hocam. Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.
Rica ederim.
Röportaj: Şükran Kaya | Nisanur Dergisi | 76. Sayı | Mart 2018
Yorum yap