Ellerimde kelepçe… Ayaklarımda zincir… Boyuna beş adım, enine üç adımlık hücrede… Karanlık… Zifiri karanlık… İçimde bir bitkinlik bir isyan… Homurdanmaya başlamıştım… Sabah ezanının sesiyle irkildi vücudum, hislerim, hayallerim ve duygularım…
Yiğit davanın yiğit eri ‘kendine gel’ dedim bir an…
Bu hücrede nefsimle çok baş başa kaldım. Tam davamdan sıyrılır, isyan yoluna adımımı atacakken Rabbim beni hep uyardı. Yine aynı şey olmuştu…
“İsyan ediyor, neden ben, herkes aynı davada neden ben, geri dursaydım, bekleyenlerden izleyici olanlardan olsaydım, bende uykuya dalanlardan olsaydım, duymayanlardan, görmeyenlerden olsaydım böyle olmazdı der dururdum”
Ama Rabbim öyle yüce öyle büyük ki benim halimi görür;
Direk bana uyarı gönderirdi ezan sesiyle, “Uyan… Kendine gel… Davasına sadık kulum” dercesine her nefsimle baş başa kaldığımda ezan sesiyle beni uyarır kendime getirir. Bunun sebebinin de geride bıraktığım dava yoldaşlarımın duasıyla olduğuna inanırım. Onların dualarıyla ayaktayım.
Şimdi diyeceksiniz ki küçücük, zifiri karanlık hücreye girecek kadar ne davasıdır bu…
Biraz davamı anlatayım ki anlayın beni. Canımı verecek kadar. Bu davada şehit olacak kadar koşulsuz kuralsız ne derse eyvAllah diyecek kadar sevdiğim davamı anlatayım.
Bu dava öyle bir davadır ki; adım atan geri dönmek istemez. Kendini ondan gayrı yalnız, yoldaşsız, öksüz ve yetim hisseder.
Ben davamı canıma can, yoluma yoldaş, dünya hanesinde ailem, yuvam bildim…
Benim davam Kur’an ve sünnettir…
Rabbimin ayetini kânun, Peygamberimin sünnetini hayatım, yaşamım bildim…
Kur’an-ı Kerim’de rabbimiz şöyle buyurutyor; “Allah’a ve Ahiret gününe iman eden bir kavim bulamazsınız ki, Allah’a ve Resûlüne karşı düşmanlık yapanlarla dostluk etmiş olsunlar. Onlar; babaları, oğulları, kardeşleri yahut yakınları olsalar bile!”
İste bu ayeti kerime bana can veriyor. Beni canlandırıyor, ruhumu dinlendiriyor.
Çıktığım bu dava yolunun doğru olduğunu, hak olduğunu, aşkla yürüdüğüm, hatta koşa koşa gittiğim bu davanın sonunda nelerle karşılaşacağımı bildiriyor. Şehadet aşkını tattırıyor, ruhumu tatmin ediyor.
Ben davasına aşık, Şehadete kara sevdalıyım.
Bu fâni dünyada canlı kalmak için, dava erlerine er, Efendimiz {s.a.v}’e ümmet, beni yoktan var eden Rabbim’e hakkıyla kul olmak için yaşıyorum.
Ben bu fâni dünyada yaşamak için yaşamıyorum.
Ben Arş’a özlem yüreğimle, Şehadete kara sevdalı kalbimle, davam için kelepçelenmiş bedenimle işte burdayım.
Anlıyorsunuzdur artık beni kardeşlerim.
Ben bu büyük dava için buradayım.
Burası bana zindan değil,
Burası bana dar değil,
Burası bana zifiri karanlık değil.
Burası bana gül bahçesi,
Burası bana cennet yurdu,
Burası bana Rabbim’in seçtiği nurla kaplı özel mekânım.
Ben kelepçelerimle özgür Mücahideyim….
BEHEŞTİ KÜTÜKÇÜ |GAZİANTEP | Nisanur Dergisi | Eylül 2019 | 94. Sayı
Yorum yap