[ap_dropcaps style=”ap-square”]A[/ap_dropcaps]ile, insan topluluğunun kökü ve en tabii temelidir. Hem yaşamın zaruretinden hem de tabii olarak var olması gereken önemli bir kurumdur. Aile, aynı zamanda insanın ilk eğitim ve öğretim yuvasıdır. Toplumların kültür ve medeniyeti çoğu zaman aile vasıtasıyla nakledilir. Aile aynı zamanda insani değerler, faziletler, ahlak, değişim ve tekâmülün zeminini hazırlama ve olgu olmanın atölyesidir. Toplumun saadet veya huzursuzluğu ailenin selameti ya da salim olmayışına bağlıdır.
İslami değer açısından ailenin kendine has konumu ve kudsiyeti vardır. Aile ortamında bu küçük mekânın en faal tarafı ise kadınlardır. Onların çabalarının gölgesinde; kimliğin yok olması, toplumsal güvensizlik, uygun bir kişilik olgusuna sahip olmaktan mahrum kalma, korku ve panik hali yaşama ve hedefsizlik gibi problemlere karşı gerekli tedbirler alınır. Kadınların yoğun çabaları neticesinde ailenin diğer azalarının şahsiyetleri ve psikolojik yapıları şekilleniyor, ruhları ise şefkate bürünüyor.
Aile ortamında ya da toplumda insani duyguların şulesinin tutuşması annelerin temiz kalplerinden akan merhametten kaynaklanmaktadır. Eğitimde annelerin payı olmazsa bu alanda telafisi zor problemlerle karşı karşıya kalınması muhtemeldir.
Kadın, insani çehresinin yanında toplum alanında oluşturduğu toplumsal varlığı ve aile ortamında sahip olduğu sorumluluklardan dolayı çocukların gereği gibi eğitilmesi ve ailenin insani ve İslami değerlerinin korunmasında önemli sorumluluğa sahiptir.
İslami öğreti; kadınların ilk vazifesini açıklarken, asıl ve en önemli işlerinin çocuklarını terbiye etmeleri olduğunu belirtir. Çocukların eğitilmesi, ailenin önemli işlerinden olup bunda en büyük sorumluluk annelere aittir. Bu ise kadınların yüklendiği onurlu bir görevdir. Önemsememek ve üzerine eğilmemek, çocukların psikolojilerinde ve davranışlarında uyumsuzluklara yol açar. Bozulmalarla neticelenecek bu durum, hem aile hem de toplumun geleceğinde sorunların oluşmasına sebep olur.
Bütün bunlarla görünüyor ki; bir taraftan kadınların insani ve ilahi vazifelerini hakkıyla yerine getirmeleri, çocuklarını iman ışığında terbiyeye tabi tutmaları ve ailede İslami ahlakın ölçülerini geçerli kılmaları gerekirken diğer taraftan da İslam toplumunun ihtiyaç duyduğu konularda Müslüman bir kadın olarak gerekli sorumluluğu yüklenmeleri gerekir.
Kur’an-ı Kerim ve hadisi şeriflerden anladığımız kadarıyla ailede kadının sorumluluklarından biri de annelik görevidir. Allah (cc), bu misyonun hürmetine ve bu görevin çocuklar üzerine bıraktığı etki nedeniyle, kadına iki büyük kabiliyet bağışlamıştır. Bunlardan biri değişim kabiliyeti, diğeri ise tahammül yani katlanma kabiliyetidir.
Bazı numune insanlar, işleri idare etme ve geliştirmede genellikle bu iki özelliğe sahip olurlar. Tahammül ve değişim gücü. Allah (cc) bu iki özelliği kadınlara da vermiştir. Ayrıca lütfedip annenin sözünü etkili kılmıştır. Çünkü o, açık kalpli duygu kapısıdır. Sözü ve davranışlarında etkilidir. Yani anne; namaz, sadakat ve doğruluk ile ilgili çocuklarıyla bir kez konuşursa babanın sözlerinden yedi kat daha fazla etki eder. Annenin şaşırtan özelliklerinden birisi de tahammül gücüdür. Bu güç olmasaydı, beşer nesli sağlıklı gelişemezdi. En iyi bilen ve gören Allah (cc), anneye o derece sabır ve tahammül gücü vermiş ki çocuğunu seve seve 9 ay kendi bedeninde taşımaya katlanabiliyor.
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki aile, insan topluluklarının temelidir. Tam da insan bedeninin temeli olan hücre gibidir! Özgür, çalışkan, gayretli, sabırlı ve bilgili toplumlar, bu güzel sıfatlara sahip ailelerden müteşekkildirler. Ailenin temelini anneler oluşturduğundan, toplumların saadet ve sıkıntılarının annelerin durumlarına bağlı olduğu söylenebilir.
Aile, toplumun temeliyken toplum da insanlığın alınyazısını tarihin ve coğrafyanın bir kesitinde müşahhas hale getiriyor. Bütün bunlar; aile konusunun tarifi yapılmadan önce, mevcut durumumuzla aile ve toplum yapımızı belirlememizi, kuvvetli noktaları güçlü bir şekilde sürdürmek için çabalamamızı, zaaf noktaları ise zarif bir şekilde, zor bir ameliyat yapar gibi, hasta dokuyu salim dokudan ayırarak zararsız hale getirmemizi gerekli kılmaktadır.
İslam’ın, kadının yaşantısı çerçevesinde istediği şey; uygun bir evlilik, çocukları iyi bir terbiyeden geçirmek, aile ocağında sıcak bir muhabbet ve sevgi ortamı oluşturmaktır.
Ailede erkeğin aile reisi olmada ve kazanç elde etmede yüklendiği sorumluluklar karşısında genellikle evin içişlerini yüklenen kadın, önemli sorumluluklara sahiptir. Kadının idaresinin önemli yönlerinden biri, aile bireylerinin ihtiyaç duyduğu şeylerle ilgili gerekli ayarlamaları yapmasıdır. Ailenin ekonomisiyle ilgili her ne kadar anneye önemli görev yüklenmişse de bazı konular kadının ihtiyarına bırakılmıştır. Erkeği ailesinin geçimi için çalışmayla vazifelendiren İslam, kadını eşinin mallarının emanetçisi tayin etmiş, harcamalarda itidalli davranma ve israftan kaçmakla görevlendirmiştir.
İslam, kadının ailede canlı ve faal bir etkiye sahip olduğunu belirler. Zira aile, toplumu oluşturan ilk varlıktır. Toplum çok sayıda aileden meydana gelmiş bir bütündür. Bundan dolayı toplum; birçok ihtiyacını aile vasıtasıyla, aile için tasavvur edilen sorumlulukların icrasıyla elde eder. Toplumun geleceği en önemli gereklerinden olan aile tarafından temin edilir. Buna ek olarak; ekonomik faaliyetler, eğitim ve öğretim, ferdi topluma kazandırma gibi sorumluluklar ailenin sorumluluğundadır. Gerçekten aile, bir vasıta unvanıyla, ferdin toplumla ciddi bir irtibat kurmasından önce, toplumsal ölçüler ve kültürel değerlerle donatmada önemli görevler yüklenmektedir. Diğer taraftan aile, hayatın devamında ve kendisinden beklenen vazifeleri icrada kadın ve erkeğin ortaklaşa işbirliğine ihtiyaç duyar. Hayat safhalarında toplum sistemine doğrudan katılan ve hatta etki bırakan ailede annenin nüfuzu oldukça fazladır.
Ferdin toplumsallaşması seyrinde aile, toplumsal normların ve değerlerin kabul edilmesinde büyük etkilere sahiptir. İnsanın çocukluk dönemindeki psikolojik ve zihinsel faaliyetleri veya şahsiyetinin oluşması aşamaları daha çok ailede şekillenir. Çocuğun irtibatı daha fazla anneyle olduğu için; şahsiyetinin gelişmesinde, toplumla uyuşmasında hâkim olan değerler nizamının ve annenin büyük etkisi inkâr edilemez. Ferdin ilk eğitim ve öğretimi de aynı şekilde, çocukluk döneminde; anne-babasının, özellikle de annesinin emretme ve nehyetmesiyle gerçekleşmektedir. İnsanlar yaşları epey ilerlediğinde bile ailede aldıkları terbiyenin etkisiyle yaşarlar.
Aile, Toplumun Temel Dayanağıdır
Aile, insanlığın en eski ve en önemli insani kurumdur. Bu kurum; kadınla erkeğin birbirlerine karşı duygusal bağlılıklarını, insan neslini devam ettirmeye de meyilli hale getirmektedir. Bundan dolayı ailenin, bütün bu temel isteklerle birlikte insan hayatında özel bir yeri vardır. Onu oluşturma merhalesi, hayatta karar almanın bir parçası ve insan hayatının trenin en önemli istasyonlarından sayılır.
Aile, İslam toplumunun en temel esaslarından birini oluşturduğundan, İslam toplumunda bu küçük ve çok önemli kurumun kolay bir şekilde tesisi için programlar hazırlanır. İslam’i sistemlerin geçerli olduğu yerlerde İslam toplumunun temel taşı niteliğinde olan ailenin kutsiyetinin ve selametinin korunması için ciddi çalışmalar yapılır.
Yakınlığın oluşmasına sebep olan ailede, evlilik vasıtasıyla, iki kişi birbirleriyle yakınlaştırır. Nikâhla gelen yakınlık ailenin oluşmasına sebep olur. Dolayısıyla sade bir tarifle işi noktalamak mümkündür: Kadın ile erkeğin nikâh vasıtasıyla bir araya gelip yaşamaya çalıştıkları ortak kuruma ‘aile’ denir. Nikâh, mali veya mali olmayan her iki alanı kapsayan bir bağdır.
Bir taraftan nikâh vasıtasıyla erkek; kadının ve diğer bireylerin nafakalarını ödemek zorunda kalmakta ve mehir adında kadına bir miktar mal vermektedir. Diğer taraftan kadın ve erkek, ailenin esaslarını koruma ve çocukları terbiye etme sorumluluğunu yüklenmektedirler.
Hakların yarıya inip sorumlulukların iki katına çıktığı bu müesseseyi; Kur’an nuruyla, bir muhabbet ve huzur evine dönüştürme tavsiye ve temennisiyle…
Arzu Demir | Nisanur Dergisi | 1. Sayı | Aralık 2018
Yorum yap