Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O’nun pak Resûlüne olsun.
Sözün üstadı Âşık Yunus başlasın bu yazımıza; inşâallah kavlimize ve kalbimize muhabbet olsun:
“Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı,
Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ede bir söz.”
Sözlerin güzellerinden bahsedeceğiz inşâallah bu ay, o güzelliklerin zerresini bile anlayamamış halimizle…
Bismillâh…
Besmele ile açar kayada çiçek. İnşâallah açar. Mâşâallah ile büyür. Besmele diriliştir, inşâallah ümit, mâşâallahsa kalkan… Kışın çürüyüp kaybolan çiçekler, baharda besmele ile açar. Ey pes etmeye, ümitsizliğe meyilli nefs! Senin çaren, dilinden çıkıp gönlünün de inandığı şu üç kelimede: Bismillah, inşâallah ve mâşâallah… Dayan, imtihanlarda pes etme.
O besmele ki Halid b. Velid en kuvvetli zehirleri besmele ile içmiş ve zehir ona etki etmemiştir. O besmele ki, Musa (AS) asasını uzatıp Kızıldeniz’i onunla yarmıştır. O besmele ki, Hz. Süleyman Belkıs’ın ülkesini onunla teslim almıştır.
Besmele insana Allah’ın halifesi olduğunu ve Allah namına iş yapması gerektiğini hatırlatan en güzel kelimedir. ‘Allah namına’ yani besmele ile işine başlayan insana kâinat musahhar olur. Efendimiz(ﷺ) “Besmelesiz başlanan her önemli iş, sonuçsuz kalır.” buyururlar. Zira besmele niyetin özüdür. Niyetten hâlî bir iş de sonuç itibariyle eksiktir, yarımdır.
Besmele, her amelin üstüne yakışmayan seçici bir elbisedir. Haram bir işe besmele ile başlayamaz insan; başlarsa imanından olur. Yine besmele, her kapıyı açmayan en esaslı anahtardır. Besmele ile açılmayan kapılar vardır; zaten besmele ile açılmıyorsa bir kapı, açılmaması daha hayırlıdır. Piyango biletini alırken besmele çeken bir toplumda yaşamamız hasebiyle, bu meseleyi açmamıza gerek yoktur.
Eşler arası münasebet açısından da besmele sonsuz bereket vesilesidir. Efendimiz(ﷺ), eşler arası münasebete besmele ile başlandığı takdirde, yazıcı meleklerin kişi gusül abdesti alana kadar durmaksızın sevap yazacaklarını bildirirler. Hadis-i şerifin devamında, bu beraberlikten bir çocuk olursa, o çocuğun ve ondan olacak torunların nefesleri sayısınca, o kişiye sevap verileceğini de müjdelerler. (bkz. Buhârî, Bed’ul-halk 11)
Bir Müslüman olarak, kullanmamız gereken ikinci güzel kelime ise ‘yerhamukallâh’tır. Yerhamukallâh, yaşarken Hakk’ın rahmetine kavuşma vesilesidir. “Allah sana rahmet etsin.” demektir. Hapşırıp da ‘elhamdulillah’ diyene söylenir. Hapşırdıktan sonra elhamdulillah diyene ‘yerhamukallah’ dememek, kul hakkı ihlalidir. Zira hadis-i şeriflerde, müminin mümin üzerindeki hakları arasında ‘yerhamukallah demek’ de zikredilir.
Hapşırana ‘çok yaşa’, ‘iyi yaşa’, ‘mutlu yaşa’, ‘benle yaşa’ falan değil, ‘yerhamukallah’ denir. O zaman kişi iyi ve mutlu da yaşar, sevdikleriyle de yaşar, ömrü de bereketli olur inşâallah.
Gelelim içi boşaltılmakla kalınmamış, aynı zamanda alay konusu edilmiş güzeller güzeli iki kelime olan inşâallah ve mâşâallah’a. Aklınıza bu iki kelimeyi kullanan birileri geldiyse ve içinizden gülmek geldiyse lütfen bundan sonra aklınıza bu müptezelleri getirmemeye niyet edin.
‘İnşâallah’ Allah’a itaatin zirvesi sayılan en ciddi kelimelerdendir ve onu hafife almanın şakası yoktur. Maalesef ki bazıları bu sözü ironi yapmak veya yalan söylemek için kullanılır olmuş.
Kesinlikle gitmeyeceğimiz bir davet için ‘İnşâallah gelirim.’ demek de neyin nesi? Peki, olmayacak bir iş için alayvari ‘inşâallah, inşâallah’ demenin, bizi küfür bataklığına soktuğunu göremiyor muyuz? Allah dilerse deveyi iğne deliğinden geçirir. Minicik Ebabil kuşlarıyla devasa bir orduyu yok eden Allah’a iman ettiğimizi söylüyoruz ama yüksek puanlı bir fakülte isteyen orta seviye bir çocukla ‘inşâallah, inşâallah’ diye ağzımızı eğip bükerek alay ediyoruz. Sahi ‘İnşâallahla, mâşâallahla olmaz.’ ne demek? Biz söyleyelim: “Allah dilese de olmaz!” demektir ki insanı hangi bataklığa sürüklediği malumdur. Bir şey olacaksa ancak inşâallah ve mâşâallahla olur.
‘İnşâallah’, insanı yalancılıktan kurtaran bir can simididir. Zira yapamama durumunuzda olan bir işi yapamadığınızda yalancı durumuna düşmezsiniz. Bu mânâda Efendimiz(ﷺ)’in edebi, göreceğimiz en güzel edeb ve alacağımız en güzel derstir. Şöyle ki kendileri(ﷺ) mezarlığa uğradıklarında kabirdekilere selam verir ve “İnşâallah biz de size kavuşacağız.” derlerdi. Ölüm hak ve gerçek olmasına rağmen, aldığı ilahi terbiyeyle böyle diyordu. Böylesi bir edeple donanmış O Peygamber, bir gün kendisine ruh, Zülkarneyn ve Ashâb-ı Kehf hakkında soru soranlara “Yarın gelin, cevabınızı vereyim.’ demiş, ‘inşâallah’ demeyi unutmuştu. Cevap günlerce gelmedi, Efendimiz (ﷺ) günlerce sıkıntı çekti. Sonra “İnşâallah demeden hiçbir şey için, ‘Şu işi yarın yapacağım’ deme!” (Kehf, 23-24) ayetleri nazil oldu. Bu belki de Resûlullâh Efendimiz vesilesiyle bize verilmesi gereken bir dersti.
Gelelim ‘mâşâallah’ kelimesine. “Allah’ın dilediği olur.’ manasındaki bu söz de Allah’ın kudretini itiraf etme sözüdür. O sebeptendir ki hoşumuza giden bir şey gördüğümüzde ‘mâşâallah’ deriz. Yani “Ben bunu beğendim ama Allah diledi de yarattı. Allah bundan daha güzellerini yaratmaya da kadirdir.” Çok hoşuna giden bir şey hakkında böyle söyleyen birinin dünyalıkta gözü olmaz. ‘Mâşâallah’ sözü, güzel olanı nazardan, bu sözü kullananı da kul hakkına girmekten korur.
Toplum olarak, Allah’ı zikretmeyi çoktan unuttuk. Elimizde yalnızca bismillâh, yerhamukallâh, inşâallah, mâşâallah ve birkaç kelime daha kaldı. Eskinin eli tesbihli, dili zikirli insanları gibi değiliz artık. Bu yüzden sosyal hayatta bize Rabbimizin adını andıracak bu kelimelere sımsıkı sarılmalı ve hiç değilse onlar sebebiyle Rabbimize yaklaşmalıyız. Rabbim bizi, güzel sözleri güzel söyleyenlerden eylesin. Güzel sözleri bizden davacı etmesin. Âmîn…
Sezgin Özbay | Nisanur Dergisi | Ocak 2019 | 86. Sayı
Yorum yap