Gülüşlerinden astılar kadınları,
Ve erkekleri sessizliğe gömerek…
Üç can uğurlandı yeryüzünden toprağın bağrına
Gülüşleri sonsuza kadar kırık,
Gülüşleri sonsuza kadar kırılgan
Yaşamdan koparıldı düşünceler
Gülüşlerinden astılar kadınları
Kimi anne, kimi kardeş, kimi eş…
Ölünce gülüşleri kadınların,
Mezarlığın aksi yansıdı yüzlerine
Gözler toprak çukuru,
Ağızlar tabut
İdamlık gülüşlerle geziyor şimdi kadınlar…
Uzayıp giden bir boşluk hissi,
Ve boşlukta kaybolmuş erkekler…
Kar sevincini yaşayamayan bir çocuk öldü içimizde
İçimizdeki mezarlıkta üç can yitik,
Yağan karın üstüne kırmızı kan verdik…
Ah işte şimdi!
Ölümü çıkardık heybemizden
Boynumuza astık
Yeryüzüne yas dağıttık en kederlisinden
Gökyüzüne uzattık sessiz feryatlarımızı…
Yüreğimize yerleşen bu kor sönmez bilirim,
Ne çare
Yokluğunuzun boşluğu doldurulamaz…
Hangi var, varlığınıza eşdeğer tutulur ki?
İste bu yüzden gülüşleri idam edildi kadınların…
Üç kuş uçtu gökyüzüne içimizden
Yüreğimizin kanat çırpısı durdu derinden…
Sessizliğe gömüldü kalbin tik takları,
Kuşlar gittiğinden beri içimizden…
Eyvah! Şalvarı çiçek bahçesi nenem!
Gözlerinde yitip giden dünyayı görüyorum…
Evet siz, bakın işte bahar geldi gelecek,
Kara kışa teslim ettiğiniz gözlerde
Artık hangi sevinç filizlenecek?
Elbette sevinçleri de asıldı kadınların…
Bütün sevinmeler, acı hatıralara kurban edilerek…
Ümmü Gülsüm Turan | Nisanur Dergisi | Nisan 2020 | 101. Sayı
Yorum yap