Durmadan yankılanan aynı ses
Her şeye geç kalınmış hissiyatı
Susmak için geç, konuşmak için çok geç
Rüzgârı avuçlarımda tutamam
Bir yapraksa bu son düşen
Ağaç için geç, tohum için çok geç
Yürümek ağır ağır
Bir adımda nefes, bir adımda düşünmek
Süpürmek çöpleri bir uçtan bir uca
Kaybolur diye korkmak mutluluktan
Yakalayacaksın diye yeniden korkmak
İyi ve kötü daima araf
Çığlıkları yüreğimde tutamam
Bir kelime ise bu son düşen
Söz için geç, şiir için çok geç
Haydi, kaldıralım şu karanlığı
Bulutlara soralım yönümüzü
Mekke’ye giden bir kervan göstersin
Çöl içimde bundan daha kuraksa
Vahayı bulacak bir serap göndersin
Dünya uçsuz bucaksız gerçeklik
Bense hayallerin kuşattığı çocuğum hala
Bulutların gölge ettiği anı düşlemek
Hicrette bir çocuğu özlemek
Kimsesizliğin ortak paydası belki
Yüreklerin kimsesizliğin bu duygudaşlık
Hüznü avuçlarımda tutamam
Gözyaşı ise bu son düşen
Teselli için geç, sarılmak için çok geç
Umut yolculuğu hüsranla sonuçlanmış olsa da
İnancını kaybetmemek ancak sana yakışır
Ayakları kan içinde
Hakikatte yüreği taşlanmış
Bir dua ise bu son edilen
Taif için geç, Cebrail için çok geç
Yürümek nereye gittiğini bilmeden
İyiye bakarken her yönünün
Kötüye koştuğunu görmek
Tekrar ve tekrar aynı döngü
Durmak geç olmadan
Susmak bir dönemecin daha en başında
Tutmak içindeki her şeyi
Dünyanın doğumundan ölümüne dek
Bir kıyametse bu son gelen
Söylemek için geç, anlamak için çok geç
Kaburgasında hasır izleri
Yüzünde ay ışığı
Parmağında dolunay yarığı
Yürüdüğü bütün yollarda diken
Bizde konforun vazgeçilmez alışkanlığı
Bir ümmetse bu son gelen
Ölmek için geç, yaşamak için çok geç
İçimden şehirler geçiyor
Mekke’de suskun Kudüs’te hüznün matemi
Umudu üfledim Diyarbakır sokaklarına
Avuçlarımda kurumuş bir kaç yaprak
Savurdum kırıntıları gökyüzüne
Bir istekse bu son duyulan
Dert için geç, derman için çok geç…
Ümmügülsüm Turan | Nisanur Dergisi | Mayıs 2022 | 126. Sayı
Yorum yap