Müslüman-dünya-ahiret denklemlerine nasıl bakarsak hayata bakış da o oranda olacaktır. Müslümanlığı, salt ibadetleri eda etmek olarak algılayan beyin çok küçük bir perspektiften bakmış olur. Hayatın her yönüne ibadet temelli bakıp da, ibadetler haricinde de geri kalan ömrü, günü Müslümanca yaşamaya çalışanın bakışı da o ölçüde büyük olacaktır. Aslında konumuz olan ‘Müslüman gündemi takip etmeli’ sözü de Müslümanın hayata (büyük-küçük) bakış açısına göre önem arz eder.
Müslüman dert sahibidir. Hedefi halifeliği ölçüsünde büyük, hayalleri dünyayı cennete çevirme kadar geniş ve büyük olandır. Müslüman sadece ibadetleri yerine getirip köşeye çekilen ve hayatına her şeyden uzak devam eden, edilgen değil; bilakis hayatın içinde etken, faal, dinamik ve üretken olandır. Böyle bir bakış açısı da Müslümanı, etrafında olup bitenlere kör ve sağır bırakamaz. Hedefi, amacı, hayali ve yolu olan Müslüman, çepeçevre kuşatan batıl yolların hedeflerine vurdumduymaz kalamaz. Kalmamalıdır!
Ne yazık ki bu noktada iki sınıf ortaya çıkıyor. Bir kesim var ki; ibadetleri ile hayattaki yaşantılarına kimse dokunmasın ve ‘ne olursa olsun’ zihniyetine sahip. Böylece etrafta dönüp dolaşan, fitne, zulüm ve tehlikelerin farkında bile olmaz. Hatta onlarla uğraşmayı lüzumsuz dahi görürler. Bu kesim gündemden habersiz, bir derdi olmayan, Peygamberi yolu dahi tam kavrayamamış, elini eteğini çekmiş, tüm fırsatları batıl cenaha yöneltmiş ve meydanı onlara bırakmış durumdalar.
Yine bir kesim var ki; bunlar da gündemi ölesiye takip ederler ve içinde boğulurlar adeta. Bu sefer ‘gündemden gafil kalmayalım’ anlayışıyla girerler ama o gündemin öyle bir kölesi olurlar ki… Sadece bilgi, batıl yolda amele geçmiş olur da farkında olunmaz. ‘Gündemden haberdar olalım’ derler, modernizmin esiri olurlar. Onların hayatlarıyla yaşar, onların dilleriyle konuşur, yazarlar. Gündem öylesine sürükler ki peşinden, amaç böylelikle nihayete kavuşur belki de…
Yani anlayacağımız, birçok konuda vasat yolu tutturamadığımız gibi bu konu da böyle bir vakıa var. Bu noktada, niyet ve kendi özümüzle olan sağlam kararlılığımızı gözden geçirmek gerekir evvela. Mesela daha kendi kitaplarını okumamış siyer, tefsir, İslam noktasında tam içselleştiremediği durum söz konusuyken ‘bir de batı kesiminin görüşlerini öğreneyim’ deyip de onların kitaplarına yönelmek ne kadar yanlışsa, İslam’ı yeni tanıyıp yeni hidayete ermiş birisine İslami gündem oluşturmadan normal gündemi dayatmak bir o kadar yanlıştır.
Ama ne olursa olsun, Müslüman gündemden haberdar olmalıdır! Günün gelişmelerini takip edip, gündemden haberdar olmak icap eder. Bundan gafil olursak gündemimizi her daim onlar belirleyecektir. En önemli meselelerimizin sahibi onlar olacaktır. Gençlerimizin hayatı onların şekillendirdiği dünyayla yoğrulacaktır.
Gündemden kasıt sadece muhalif olduğumuz batı kesimi değil, evvela kendi gündemimizle ilgilenmek gerekir. Özelde Türkiye’nin psikolojik, sosyolojik, siyasi, ekonomi ve her yönden gündemi birinci gündem maddemiz. Ve daha sonra diğer İslami ülkelerin durumları, üzerlerine oynanan oyunlar, yapılmak istenenler… Batı medyası, hedefi, savaşları, kavgaları, silahsız algı operasyonları, alttan alta amaçladıkları sinsi tezgâhları… Teknoloji anlamındaki gelişim, ilerleyiş, sorgulama, zararı, yararı…
Tüm bunlar sadece sosyolog, psikolog ya da âlim, hoca, kanaat önderlerinin değil; bir bayan olarak senin, bir anne olarak senin, bir genç kız olarak senin ve en önemlisi bir Müslüman olarak senin de görevin!
Aksine küreselleşen dünya ve teknoloji çağı dediğimiz bu demde, gündemden habersiz kalabilmek zor olsa gerek! Ama duymamıza rağmen hala sağır kesilip ‘gereksiz’ görmek; tehlikenin dibinde olduğunu umursamamaktır. Güncel olaylar, gündem takibi yapmak ya da çağı okumak dediğimiz şey, yaşamımıza tesiri olacak kadar etkileyendir. Müslümanın gündem takibi tehlikeye karşı durmaya, fitneye karşı uyanık olmaya, hedeflere karşı feraset bakışlı olmaya yöneltir.
Yaşantısıyla birinci örneğimiz olan Resulullah (AS)’ın yaşadığı o döneme karşı tavrı da bu idi. Hayatının her aşamasında gündemi takip eden, fitneleri ters yüz eden ve öyle ki artık gündemi kendi eline almış ve Medine’den tüm dünyada gündemi belirleyen artık O olmuştur. Artık süper güç denilen ülkelerin hepsi, Resulullah (AS)’ın oluşturduğu gündemi takip eden olmuşlardır.
Gündeme karşı gündemle cevap vermekte teknolojiyi, ilerleyişi, gerileyişi, güncel olayları, değişen çağa çok iyi aşina olmakla alakalıdır. Nitekim Müslümanların da kendine ait gündemleri olmalıdır. Ne yazık ki; şu an ümmetin durumundaki halin bir sebebi de gündemi hep düşmanların belirliyor olmasıdır. Bu anlamda daha çok okumak, daha çok araştırmak, daha çok bilmek zorundayız. Çağı, zamanı günümüze göre okumak ama sorun ve çözümler noktasında, Resullullah (AS)’ın yaşantısını pratiğe aktarmak durumundayız. Çağlar üstü ve her zamana hitap eden Kur’an ve sünnetle, gündemi hakkınca ve sağlamca belirleyebilen bizler olmalıyız. Çağın en gözdesi olan teknoloji anlamında da gelişmeler gösteren yine bizler olmalıyız. Daha çok kafa yoran, üretmeye koyulan ama peşine sürüklenen değil, peşimizde sürüklediğimiz bir gündem oluşturmalıyız. Acilen buna ihtiyaç var!
‘İbret’ alma ya da gündemlerini araştırma maksatlı karşıt cenahın haberlerine, dizi ve programlarına baktığımız zaman dahi tiksinirken, işte onlar bu silahla çoktan gençlerimiz ve çocuklarımızı ele geçirmiş durumdalar. Bu durumda bananecilik ve boş vermişlik Müslüman’ı helak kadar götürür.
Başta da dediğimiz gibi gündemi takip edeceğiz ama takip ederken de o ince çizgiyi asla unutmayacağız. Niyet ve amacı her daim kontrol edeceğiz. Yoksa gündeme öyle bir kapılır ki yaşantılar, eleştirilen şeyi yaşıyor olur insanlar.
Allah, hakikati hakikat olarak görüp sarılanlardan, batılı batıl olarak görüp uzaklaşan ve ona karşı mevzilenenlerden eylesin. Baki muhabbetle…
Esra Gülşahin | Nisanur Dergisi | Ekim 2018 | 83. Sayı
Selamün aleyküm yazdıklarınıza katılmakla beraber şuanki yeni nesile bunları anlatmak gerçekten zor oluyor .Bizler iyiyi göstermeye çalıştıkça onlar söylediğimiz şeyleri sadece duyup geçiyor kulak arkasına itiyorlar.Bu açıdan onlara ulaşmak iletişim halinde olmak için acaba onların seviyesine inip izledikleri ,takip ettikleri,ilgi duydukları konulara onlar gibi dahil olup bakmamız gerekir mi?? Yoksa hiç o seviyeye inmeden sürekli hataları görüp kötü eleştirilerde bulunmak mı doğru olur ?? Bu konularda gençlere nasıl ulaşabiliriz !!?? Yazılarınızı bekliyoruz