Sizden Gelenler

Genç davetçilere notlar

Bismihi Teâlâ. Hamd, âlemlerin rabbi olan Allah’a; salât ve selam, risaleti tebliğ eden hak peygamber Muhammed Mustafa’nın üzerine olsun.

Değerli davetçi kardeşlerim! En başta şunu belirtmek isterim; yüce Rabbimiz, bizi sürekli olarak denemekte ve imtihan etmektedir.

“Elif Lam Mim. İnsanlar imtihandan geçirilmeden sadece ‘iman ettik’ demeleri ile sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar? And olsun ki biz onlardan öncekilerini de denedik. Elbette Allah doğruları ortaya çıkaracak ve elbet yalancıları da ortaya çıkaracak O’dur.” (Ankebut /1-3)

Peygamber Efendimiz, hadis-i şerifinde bunu şöyle açıklıyor: “İnsanlardan en fazla bela ve sıkıntıya uğrayanlar, Peygamberlerdir. Sonra herkes, derecesine göre dünyada sıkıntıya düşer…” (Tirmizi)

Bizler, davetçi Müslümanlar olarak şunu unutmamalıyız ki; hayatımızın her anı imtihanlarla dolu olacaktır. Yolumuz her daim taşlı, dikenli olacaktır. Ama bu kesinlikle bizi yolumuzdan saptırmamalı. Çünkü Rabbimize giden yol, hiçbir zaman basit olmamıştır. Bilakis ağır ve meşakkatlidir ki; buna, İslam tarihinde davetçilere yapılan eziyetleri örnek olarak verebiliriz. İslam tarihi, asırlar boyu işkence çeken, belaların en çetinine maruz kalan Müslümanların kahramanlıkları ile doludur.

Bu işkencelere maruz kalanlardan biri de Said bin Müseyyeb’dir. Abdulmelik bin Mervan, onu kendi safına çekemeyince; kamçı ile vurulmasını, Medine sokaklarında dolaştırılmasını emretti.

Said bin Müseyyeb, sırf onunla beraber olanlar da eziyet görmesin diye kendi meclisinden uzaklaştırıldı. İşkencesi ölünceye kadar devam etti.

İslam davetçileri, son yarım asırdan günümüze kadar Allah yolunda işkence görmüşlerdir. Sırf “Rabbim Allah’tır” dedikleri için bazısı hapsedilmiş, bazıları şehid edilmiş, bazıları da sürgün edilmiştir.

İşte böyledir değerli kardeşlerim! Hiçbir Müslüman başıboş bırakılmamıştır. Bilakis, eğer bir kişi “ben Müslüman’ım” diyorsa bunu mutlaka ispat etmesi gereklidir. Gerek canı ile gerek malı ile…

“Yoksa Allah, içinizden cihad edenleri belli etmeden ve sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız? And olsun ki; siz ölüm ile yüz yüze gelmeden önce onu temenni ederdiniz, şimdi onu karşınızda gördünüz.” (Al-i İmran/ 142-143)

Davet yolunda eziyet gören, bayağı sıkıntı çeken önder şahsiyetlerden şehit Hasan el-Benna, bütün çirkinliklerin ön saflarda olduğu cahiliye döneminde dünyaya geldi. İşte böyle bir durumda, şehit Hasan bütün çirkeflikleri gür bir sesle dile getirdi. Bu sesi duyan bütün uyuyanlar uyandı, gaflete dalanlar gafletlerinden kurtuldu.

Şehit Hasan, bu uyanmaların ardından zamanın getireceği eziyetleri göz önünde bulundurarak değerlendirmelerini yapıyor. Bulunduğu her sohbette dikkatli olmaları gerektiğini belirtiyor. Bir konuşmasında şehit şöyle anlatıyor: “Öyle bir gün gelecek ki; dünya size saldıracak ve rızıklarınız konusunda sizinle savaşacaktır. Yine öyle bir gün gelecek ki; hapishaneler sizi ağırlamak için kapılarını açacaklardır.”

Peki, davet yolunda bizleri başarıya götürecek etkenler nelerdir? Bir bakalım:

Güzel Üslup: Davetçi, güzel üslubu sayesinde fazla zorluk çekmeden davasını dile getirir ve böylece dolambaçlı olmayan bir yolda hemen gayesine ulaşır.

Yumuşaklılık: Davetçi bir Müslüman, davet edeceği topluma yumuşak davranarak muhatabının gönül kapılarını aralar. Ki dinimiz, bunu öğütlemiştir:

“Firavuna gidin. Doğrusu o azmıştır, ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt dinler ve korkar.” (Taha /44)

“Ey Muhammed, rabbinin yoluna hikmetle güzel öğütle çağır. Onlarla en güzel şekilde mücadele et. Doğrusu rabbin kendi yolundan sapanları daha iyi bilir, o doğru yolda olanları en iyi bilir.” (Nahl / 125)

Usandırmamak: Davetçi, hedef belirlediği şahsı gölgesi gibi takip ederse, her bulduğu yerde bir şeyler anlatmaya çalışırsa; kişiyi kendisinden usandırır hatta nefret edecek duruma getirir. Davetçi, az konuşması ile tatlılığı ile samimiyeti ile kendisini aratmamalı.

Davetçinin Zikir ile Haşir-Neşir Olması: “Onlar ayakta, otururken ve yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah’ı anarlar; yerlerin ve göklerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler.” (Al-i İmran /191)

Davetçi, her vakit Allah’ı anmalı; her vaktini zikir ile meşgul etmelidir. Öyle ki; onu gören, onu dinleyen Allah’ı hatırlamalıdır.

Rabia Arslan | Hakkari | Şemdinli |  Nisanur Dergisi | 82. Sayı | Eylül 2018

Yorum yap