AileManşetMine Turhan

Gelecek Nesillere Söyleyin: Gelsinler!

Bismillah…

Bağlanmak, insanın doğasında olan ve yapmazsa eksik kalacağı önemli bir durumdur. Aslında bağlanmak varlık âleminin bir geleneğidir. Şöyle ki; bir koyun sürüsüne, bir yavru kedi annesine, bir çiçek toprağa, bir sarmaşık uzandığı dala ve bir kaya dağlara sıkı bir bağ ile bağlanıyor. Bağlanan varlık ne olursa olsun hayat içindeki mevcudiyeti bu bağlılığa bağlıdır.

Sürüyle bağlılığı kopan koyunu kurt kapar. Annesiyle bağı kopan yavru kedi ya açlıktan ya da vahşi hayvanların saldırısından ötürü yaşamını sürdüremez. Topraktan ayrılan çiçek güzel kokular yayamayacak, bir süre sonra doğayı güzelleştiren ve nakış nakış işlenen zarafeti yok olacak, onun da yaşamı sona erecektir. Aynı şekilde bir sarmaşığın tutunmak için uzandığı dal ile bağlantısı kesilirse, onun da sonu diğerlerinden farklı olmayacaktır. Bir kaya parçası belki de bu işin en hazin sonudur. Kaya, tutunduğu dağın tepelerindeyken dağ ile bağı koparsa metrelerce yüksekten sürüklenir ve sonuç olarak paramparça bir toz haline gelir.

İnsan da tüm varlıklar gibi elbette bir şeylere bağlı yaşar. Bu bağlardan en kuvvetlisi anne-babasıyla olan bağdır. İnsanın anne-babasına bağlı kalmasında yaşın bir önemi yoktur. Evlat anne-babanın gözünde nasıl ki büyümüyorsa; evladın gözünde de anne-baba daima 5 yaşındaki haliyle bağlanılması gereken kişi olarak kalır.

Ancak elbette insanın da ebeveynleriyle bağlarının koptuğu bazı durumlar yaşanıyor. Bu, istemeyeceğimiz bir gelişme olsa da yaşanması kuvvetle muhtemel bir durumdur. İnsanın ebeveynleriyle bağlarının kopması halinde ise yukarıda uzun uzun bahsettiğimiz hadiseler bir bir cereyan ediyor. Bağlantı hataları nedeniyle gerçekleşen bu yok oluşlar, adeta insanın hayatından numuneler aktarıyor gibi.

Şöyle ki; insan anne-babasından maddi ve manevi, duygusal ve fiziksel olarak ayrı kalırsa; o kişinin dış dünyanın tehlikelerine kapılma, manen boşluk yaşama, riski artıyor. Ebeveyni tarafından doğru yönlendirilemeyen birey manevi bir kopuş yaşadığında tıpkı etrafa güzel kokular saçması gerekirken zarafeti sönen çiçek gibi soluyor. Solmakla kalmayıp kimi zaman çevresine zarar da verebiliyor.

Yine ebeveynine maddi ya da manevi tutunmak için uzattığı eli boşta kalan kişi, ilk bulduğu dallara tutunmak suretiyle hayatta kalmaya çalışıyor. Bu alternatif dal, nadiren olumlu olsa da çoğunlukla kişiye zarar verecek potansiyelde oluyor. Elbette ki kaya parçasının başına gelenler insan için de geçerli. Anne-babasıyla bağları kopan genç, tıpkı o kaya parçası gibi dört bir yandan darbeler yiyerek olumsuz yaşam koşulları nedeniyle üzücü sona ulaşıyor.

Tüm bu sonları, takdir edilen ecelin bitmesi olarak anlamayalım. Zira yaşarken ölmek, ölümlerin en zoru olsa gerek…

Bugün herhangi bir anne-babaya gençliğin gidişatından sorulsa çoğunluk, gençlerin kötüye gittiğini söyleyecektir. Biz ise bu soruya şöyle cevap vermeyi tercih ediyoruz ve diyoruz ki; gençler kötüye gitmiyor kötüden geliyor. Bugünkü gençlik, ebeveynlerin sağlam bir bağ kurup da elde tutamadığı bir gençliktir. Çocuk seven(!), karnını doyuran, iyi bir kariyeri olsun diye çabalayan anne-babalar, ne yazık ki; günümüz gençliğini ortaya çıkardı. Yani gençlik kötüye giderken bu yolda bir ebeveynden uyarı görmedi ya da önüne alternatif konmadı. İş işten geçtikten sonra konulan alternatiflerin ve yapılan uyarıların ise fayda etmeyeceği aşikârdır.

Elbette yegâne sorumlu anne-babalar değil. Ve bütün ebeveynler bahsettiğimiz şekilde hadiselere kayıtsız değil. Fakat kilit nokta anne-babadır. Yukarıda nesnel olarak örneklendirdiğimiz gibi, bağları kopanların başlarına neler geldiği ortadadır. Gençlerimizin başına, anne-babalarıyla bağlarının kopmasından daha büyük bir şey gelmedi.

Bu durumda diyoruz ki; kıymetli anne-babalar! Evlatlarınızla bağlarınızı sıkı tutun. Yapmak istiyoruz ama nasıl yapacağımızı bilmiyoruz, derseniz buyurunuz maddeler halinde arz edelim ki daha kalıcı olsun.

İlk olarak evlat yetiştirme işine kalkışarak, yeryüzündeki en zorlu mesleği seçtiğinizi bilmelisiniz. Fakat zorluğunu üstlendikçe meyvesinin tadının da yeryüzündeki hiçbir meyvede olmadığını göreceksiniz.

Çocuğa daima sevgi karşılıksız verilmeli, bu asla koşula bağlanmamalıdır. Sevgi öyle verilmeli ki; çocuk anne-babayı üzmemek için yanlış yapmaktan çekinmeli. Bunun zıddı ise korku imparatorluğudur ki; bu çok tehlikelidir.

Arada yaş farkı olsa da anne-baba, çocuğun dinlediği müzikleri dinlemeli, oynadığı oyunları kontrol etmeli, arkadaşlarının aileleri de dâhil tanımaya çalışmalı, gittiği ortamların mahiyetinden haberdar olmalıdır. Bunları yaparken çocuğu küçük düşürecek, incitecek ya da güvensizlik emaresi olacak tüm fiillerden kaçınılmalıdır.

Anne-baba, çocuğun istekleri ne kadar absürt olsa da dinlemelidir. Seçeceği meslekten giyeceği kıyafete kadar çocuğun istekleri dinlenmeli ve olumsuz bir durum cereyan etmesine mahal vermeden çocuğa alternatifler sunulmalıdır.

Yeniliklere açık olunmalı. Şu bilinmeli ki; anne-baba ile çocuğun yaşadığı ve yaşayacağı toplum şartları birbirinden çok farklıdır, farklı olacaktır. Her türlü tehlikeyi göze alarak anne-babanın çocuğun yapacağı yeniliklere destek olması gerek. Aksi durumda ebeveynler, çocuğun yapacağı yeniliklerin getireceği güzelliklerden haberdar olamadığı gibi olumsuzlukları da göremez ve olası tehlikeyi bertaraf edemez.

Son olarak anne-baba özeleştiri yapabilmelidir. Geleneksel bir bakışla “biz büyüklerimizden böyle gördük” mantığıyla yaklaşmak kimi zaman olumlu olsa da kimi zaman olumsuzluklar doğurabiliyor. Bunu iyi tahlil etmeli, bazen tutumlarda farklılıklara gidilmesi gerektiği kabul edilmelidir.

Anne-baba ve çocuk bağlarını kuvvetlendirecek öneriler özetle yukarıda yazdıklarımız olsa da bu maddeler artırılabilir.

Bilinçsiz yetişkinlerin eliyle bataklığa sürüklenen gençliğin, hidayeti bulduğunda sımsıkı sarılacağı ümidindeyim. Gelecek nesli, bilincini kuşanarak yetiştiren ve bu yolda çaba harcayan tüm ebeveynlere de şükranlarımı sunuyorum. Allah, gelenlerimizi gidenlerimizden hayırlı kılsın…

Mine Turhan | Nisanur Dergisi | Mayıs 2022 | 126. Sayı

Yorum yap