Geceler kadar sessiz,
Çöller kadar ıssız mı kaldın?
Ey yüreğimin haremi…
Asırlarca, her dil, renk ve ırktan
Milyonlarca âşıkları ağırlardın o cömert kalbinde…
Şahit oldun, Allah âşıklarına, Peygamber sevdalılarına…
Yüreklerden sicim sicim akıp gelen,
Pişmanlık gözyaşlarına…
Biliyor musun Beytul-Atik’im,
Sen benim içimdeki en büyük hasretim, sevdam ve hayalimsin.
Bu yüzden gece rüyamda, gündüz her dem hayalimdesin.
Senin bu mahzun halini, âlem-i rüyada gördüm,
Etrafın ıssızdı, ama hemen yanı başında,
Dalından koparılmış kan kırmızı mahzun bir gül,
Sana gönülden âşık ve hasret bir de, Mecnunun vardı…
Vardım gülün yanına…
Lebbeyk dedik, pervane olduk, Beytullah’ın etrafında…
Ağlıyordu kırmızı gülüm, Kâbe’min sessizliğine/kimsesizliğine…
Ümmetin gafletine/rehavetine feryad u figan ediyordu…
Yaklaştım gülüme, sildim gözyaşlarını derman mendilimle…
Haykırdım ona olan aşkımı deruni kalbimle…
Muhammed! Diye diye…
Sordum neden dalından kopardılar gülüm…
Arz edince, arzu halin…
Lâl oldu yüreğim ve dilim.
Ağlama gülüm!
Yüreğimin mendili çok ıslak, daha fazla gözyaşı tutamaz…
Biliyorum mahzun olan kalbin, ayyuka çıkmış zulme…
Gasp edilmiş mazlumun hakkına ve haline…
Hanımı dul, çocukları yetim kalmış Şehide…
Zindanı medreseye çeviren Yusuf’a, Yusuflara…
Açlık, yoksulluk ve muhaceratta mücadele veren çaresiz Mü’minlere…
Deniz kıyısına vuran masum ve mazlum Aylan bebelere…
Sünnetini terk etmiş,
Davayı değil, fani olan dünyayı dert edinen ümmetine ağlıyorsun.
Ağlama gülüm, ümit var ol ki;
Vallahi Sana ve davana âşık milyonlarca Peygamber sevdalıların var.
Mahzun olma gülüm, vallahi bugün de
Ölümün yatağına yatacak binlerce Alilerin, Hamzaların var.
Hicret yolunda sana yoldaş olabilecek,
Ana, baba, yardan ve serden vazgeçebilecek
Sayısız Ebû Bekr Sıddıkların var.
Sevdan ve davan uğruna canını feda edebilecek,
Kendini sana siper edecek Yasirler, Sümeyyeler ve Talhalar var.
Davanın derdiyle dertlenmiş Hüseynlerin, Musabların var.
Yetimlerin eli, gözyaşlarının mendili olan, Ömerlerin, Muhammedlerin var.
Mahzun olma Gülüm, “Rabbin sana verecek ve sen de razı olacaksın.”
Rabbim sana Kevser’i, Firdevs’i, Adn Cennetlerini verecek…
Sana gönülden boyun eğen
Sıddıklar, Şehitler, Peygamberler ve Salih arkadaşlar verecek…
Taif yolunda, seni mahzun edenler…
Uhud da, mübarek yüreğini ve dişini incitenler…
Mekke’den sürgün eden zalimler…
Mahkeme-i Kübrada, acı bir hesap verecekler.
Ey Gönlümün sultanı, dinsin artık feryad u figanın…
Her kışın, vardır bir baharı…
Yeşerecek yeniden, koparılan dalların.
Olacak senin de, bağ-u gülistanın…
Zafer elbet ve ebed, İstikbali İslam’ın…
Sil gözyaşlarını Gülüm, giy beyaz ihramını,
İşte o zaman göreceksin Rabbinin sayısız ikramını…
Esma Akbalık | Nisanur Dergisi | Mayıs 2020 | 102. Sayı
Yorum yap