Anne olmak, baba olmak, insanlara bahşedilmiş en güzel duygulardan biridir.
Savunmasız ve dayanaksız bir bebek olarak himayene bırakılan koca bir insan, göstermiş olduğun şefkate fazlasıyla cevap verip seni hiç bir güzelliğe değişmeyecek kadar seviyor ve sayıyor. Kimi zaman bütün acımasızlığına ve öfkene rağmen senin şefkat kanatların için can atıyor. Unutma ki; bütün dünyalarını bir çocuk için vermeye hazır olan sayısız insan varken, rabbin karşılıksız bir şekilde bir veya birden fazla evlatla seni taçlandırıyor.
İslam dini bütün hakların taksiminde adaleti önceler. Kendi hakkını talep etme bilincinde olmayanların hakkı ve ahı Allah katında gizlidir.
Anne-babalar olarak kendi hakkımızı evlatlarımızdan beklerken, onların bizim üzerimizdeki haklarının da farkında olmalıyız.
Efendimiz; “Evladınıza ikram edin, ana-babanın sizde hakkı olduğu gibi, evladınızın da sizde hakkı vardır.”(Taberani) buyurmuştur.
Evet, evlat; ailesi için bir nimet ve ziynettir. Ancak unutulmaması gereken şu ki evlatlarımız bizlere Allah’ın birer emanetidir.
Yeryüzünü, kullarının yaşayıp hayat sürdürmesi için yaratan Allah, ibadet ve kulluklarıyla meleklerden dahi üstün kıldığı insanı bir emanet olarak anne-babanın şefkatli himayesine tevdi ediyor. Rabbi katında, anne-babanın evladına şefkat gösterip merhamet etmekten başka hiçbir hakkı yoktur. Ta ki baliğ olup aklını ve iradesini koruyacak yaşa gelinceye değin.
Anne-baba, çocuğunu yetiştirirken rabbinin tasarrufunda olan bir emaneti yetiştirdiğinin bilincinde olmalıdır. Yetiştirdiği o insanın, rabbine kulluk etmek üzere yaratıldığının farkında olmalıdır. Böylesi bir amaç ile yetiştirilmesi gereken evladın, elbette ebeveyni üzerinde belli hakları olmalıdır.
İffetli Bir Anne: Bu hakların ilki kadın veya erkeğin evleneceği vakit, sahip olacağı çocuklarına temiz (iffetli) bir aday (anne-baba) seçmesi ile başlar. Zira büyük İslam âlimlerinden olan Ebu Esveded-Düelî çocuklarına şöyle deyip övünürmüş:
“Küçüklüğünüzde, büyüklüğünüzde ve doğumunuzdan önce size iyilik ettim.” Doğumlarından önce kendilerine nasıl iyilik ettiğini soran çocuklarına: “Size sövülmeyecek bir anne seçtim!”demiştir.
Güzel ve Hayırlı Bir İsim Koymak: “Siz kıyamet günü kendi isimleriniz ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. öyle ise çocuklarınıza güzel isimler koyunuz.” (Ebu Davut)
Çocuklar Arasında Adaletle Davranmak: “Allah öpücüğe varıncaya kadar her hususta çocuklar arasında adaletli davranmanızı sever.” (Feyzul Kadir)
Çocuğunu Temiz ve Harama Bulaşmamış Rızıkla Beslemek: “Yiyip içtikleriniz helal, temiz olsun! Çocuklarınız, bunlardan hâsıl olur.” (R.Nasıhin)
Çocuğunu Yetiştirirken Şefkat ve Merhametle Muamele Etmek: Allah’ın emanet kıldığı evlada sahip olurken onunla merhametsiz bir ilişki kurmak, acımasız duygularla terbiye etmek, Allah’ın emanetine en büyük ihanet olup Allah’ın azabını gerektiren bir davranıştır. Çoğu zaman anne-babalar, tahammül sınırını aşan davranışlar karşısında şefkat ve merhametlerini yitirebiliyor ve çocuklarına verdikleri eziyette kendilerini haklı görebiliyorlar. Oysa Allah Resulü “Merhamet etmeyen merhamet bulamaz.” (Buhari) diye buyuruyor.
İslam dininde, sadece ahlaki ve dini terbiyede çocuğun azarlanmasına müsaade vardır. Onun dışında ayet ve hadislerin tamamı, anne-babaya evladına karşı şefkat ve merhametle muameleyi telkin etmiştir.
Bugün dünya ve ahiret hayatını heba eden, insanlara karşı şefkat ve merhametten yoksun olan gençlerin çoğunluğunun, anne-baba şefkatinden mahrum oldukları için bataklıklara sürüklendiklerini görmekteyiz. Evladına eziyetle muamele eden, aile ortamında huzur ve saadeti sağlamayan ebeveynler, huzur arayışı içerisinde ailesini terk eden evlatları için tüm haklarını kaybetmektedirler.
“Çocuklarınızı çok öpün, her öpmenizde cennetteki dereceniz yükselir.” (Buhari) diye buyuran Efendimiz, anne-babanın çocuklarına sevgisini izhar etmesinin de bir ibadet olduğuna dikkat çekmiştir.
Güzel Terbiye: Efendimiz; “Çocuğu güzel terbiye, evladın babasındaki haklarındandır.” (Beyhaki) buyurmaktadır. Çocuğunun ahlaki terbiyesinde onu iyi yetiştirmek ve ahiret azabından sakındıracak amellerle yetiştirmek, ebeveynin öncelikli görevlerindendir.
“De ki: Asıl ziyan edenler, asıl hüsrana uğrayanlar hem kendilerini hem de ailelerini kıyamet günü hüsrana uğratanlardır.” (Zümer /39)
Çocuk Terbiye Ederken Çocuğu İsyana Sürükleyecek Emirlerden Sakınmak: Bu, hem çocukta oluşacak karakter açısından olumsuz bir sonuç doğurur hem de çocuğun anne-babasına karşı saygıda kusur etmesine sebep olur.
Anne-baba kendini evlatlarına adayan iki muhteremdirler. Ve rableri katında itaati farz kılınmış iki mübarekedirler. Bununla birlikte ailesi üzerine bir gözetmen, bir koruyucudurlar.
“Ey iman edenler, yakıtı insan ve taş olan cehennem ateşinden kendinizi ve çoluk çocuğunuzu koruyun!” (Tahrim / 6)
Anne-babanın yetiştirdiği her bir insan bu toplumun gidişatınıdeğiştirecek, iyilikte öncü olacak kabiliyettedir. Bu nedenle yetiştirdiği insanı, kendi eli altında istediği gibi evirip çevireceği bir çocuk görmekten ziyade geleceğe yön verecek bir yönetici gözüyle bakmalı; o vasıflarla bezendirmek için elinden gelen gayreti göstermelidir.
Evet, şimdiye kadar anne-baba olarak, sürekli kendimizi evlatlarımız üzerinde hak sahibi gördük ise artık evlatlarımızın yani Allah’ın emanetlerinin de bizler üzerindeki haklarının bilincindeyiz inşallah. Onlara haksızlık yaptık ise rabbimize hesap vermeden önce onların gönlünü almalıyız. Emin olun ki; onların gönüllerini almak, pişmanlık duygusu ile onları kucaklamak bizler için dünyanın en tatlı cezası olacaktır.
Rabbim bizi razı olacağı bir neslin öncüsü kılsın. Evlatlarımızın dünya ve ahiret saadetine vesile olan anne-babalar olmayı nasip etsin. (Âmin)
Esra Türk | Nisanur Dergisi | Ekim 2018 | 83. Sayı
Yorum yap