AileÇocuk EğitimiRana ÇeçenYazarlar

Evlatlar Ebeveyne Emanettir

Bismillahirrahmanirrahim.

Gözün nuru, gönlün süruru, evin neşesidir evlat. Neslin devamının sebebidir. Aile yuvası kuran her çiftin arzusudur. Ancak bazen yoklukları, çoğu zaman da varlıkları imtihan sebebidir. Geleceğin onlar üzerine inşa edildiği evlatlara, Kur’an ve sünnet penceresinden bakmak gerekir.

“Göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız Allah’a aittir. O dilediğini yaratır, dilediğine kız çocuk, dilediğine de erkek çocuk bahşeder. Yahut Allah onları erkek ve kız olmak üzere çift verir, dilediğini de kısır yapar. Şüphesiz ki O her şeyi bilir. O’nun her şeye gücü yeter.” (Şura/49-50)

 “Ve iyi biliniz ki; mallarınız ve evlatlarınız, birer imtihan aracından başka bir şey değildir. Allah katında büyük ecir vardır.” (Enfal /28) Evladın yokluğu ile imtihan edilen kimsenin Allah’a tevekkül etmesi, takdirine rıza göstermesi onun imtihandaki başarısıdır. Varlığı ile imtihan edilenin ise, imtihanın kazanılması için yapması gerekenler çok daha fazladır.

“Ey iman edenler! Kendinizi ve yakınlarınızı, yakıtı insanlar ve taşlar olan bir ateşten koruyun.” (Tahrim /6) Ayet-i kerimesi ile insanın en temel gayesinin bu dünyadan ziyade ebedilik yurdundaki rahatlığın elde edilmesi için gayret göstermesi gerektiği belirtilir. Bu bağlamda yüce Allah (CC)’ın kendisine evlat/lar verdiği kimse bu şuurla hareket etmelidir.

“Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Bakî kalacak olan iyi ameller ise, Rabbinin katında, sevabca da hayırlıdır, ümid yönünden de daha hayırlıdır.” (Kehf /46) İnsan, fıtratı gereği mala da evlada da meyillidir. Bunları elde etmek için uğraşır. Bunların çokluğu ile de övünür. “Biliniz ki; dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir…” (Hadid /20) 

Resulullah (AS) “Çocuklarınızı iyi eğitin ki; yüce Allah sizleri affetsin.” (Mekarim-ul Ahlak)  buyurarak çetin olan azaptan kurtulmanın en temel şartının; birer emanet, birer süs olarak verilen bu evlatların terbiye ve eğitimlerini iyi yapmak şeklinde belirtir.

İnsanoğlu genel olarak gününü kurtarmanın, dünya hayatının rahatlığını sağlamanın çabası içerisinde olmaktadır. Çocuklarının iyi bir makam ve mevki sahibi olması ise en büyük isteklerinden biridir. Bunun için gerekirse yemesinden, içmesinden, giyinmesinden gezmesine kadar hatta kimi zaman ibadetlerinden, hayır hasenatından kısar da çocuğunun muteber bir meslek sahibi olması için çalışır.

 Resul-i Ekrem (SAV) bir gün şöyle buyurdu:

“Yazıklar olsun ahir zaman babalarına!” Bunun üzerine ashap sordu: “Yoksa müşrik mi olacaklar?” Peygamberimiz şöyle buyurdu: “Hayır, Müslüman kalacaklar; ama çocuklarına dini öğretmeyecek ve hatta çocukları dini öğrenmek istediklerinde onlara engel olacak ve onları dünya malı kazanmaya sevk edeceklerdir. İşte ben böyle babalardan uzağım; onlar da benden uzaktırlar.” (Müstedrek)

Rızkı veren Allah (CC)’tır. Her kul, kendisi için takdir edilmiş rızık ile bu dünyaya gözlerini açar. Kendisi için takdir edilenin ne kadar olduğunu bilmediği için, çaba ve gayret ile ona ulaşmak, elde etmek yükümlülüğü vardır. Hem insana rızık takdir edildiği gibi bir ecel de takdir edilmiştir. Ne zaman biteceğini bilmediği bir hayat yaşamaktadır. Akıllı olan, çocuklarına gerçek manada sevgi besleyen ebeveynler, kendilerine gayb olan bu ecele, kendilerini ve çocuklarını hazırlayandır. Çocuğu için mal mülk bırakma yarışında olan anne- babalar, kendilerinden sonra çocuklarının o mal ve mülkü kullanabileceğinin garantisini verebilir mi? Oysaki “Hiçbir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha iyi bir miras bırakmamıştır.” (Tirmizî, Birr 33)

Resulullah (SAV) bir gün şöyle buyurdu:

“Kim Kur’an’ı okur, öğrenir ve onunla amel ederse; kıyamet günü, anne ve babasına nurdan bir taç giydirilir. Onun ziyası, güneş ışığı gibidir. Onun ana-babasına iki hulle giydirilir ki; dünya onlarla boy ölçülemez. Onlar: ‘Ne karşılığında bunlar bize giydirildi?’ Derler. Çocuğunuzun Kur’an tutması sebebiyle denilir.” (Et- Terğib)

Güzel bir nimet olan evlatlara karşı muamelede hassas bir denge vardır. O dengeyi sağlamak, dünyada da ahirette de onlardan istifade etmeyi sağlar. Bu, anne ve babaların en temel görevidir. Bunlardan biri de kız evlat ile erkek evlat arasında cinsiyetlerinden dolayı ayırım yapmamaktır.

“Kimin üç kızı olur ve bu çocuklardan dolayı sıkıntıya düşer de bu sıkıntıya sabrederse; sadece kızlarına iyi muamele ettiğinden dolayı cennete girer” buyurunca bu güzel müjdeyi duyan sahabeden biri; “Ya iki kız olursa?” diye sorar. Hz. Peygamber aynı müjdenin iki kızı olan için de geçerli olduğunu söyler. Bir başka şahıs tek kızı olanın durumunu sorar. Allah Resulü tek kızı olana da aynı mükâfatın verileceğini bildirir. (Hakim en-Nisaburi)

“İyilik etmeleri için çocuklarınıza yardımcı olun. Her anne ve baba, çocuklarının itaatsizliğine engel olabilir.” (Mecma’uz-Zevâid)

“Çocuklarının kendilerine itaatsizlik etmesine neden olan anne ve babaya, Allah lânet etsin.” (Mekarim’ul-Ahlâk) Çünkü çocuk, yeme ve yediklerini çıkarma ihtiyacı gibi birkaç temel şey dışında hiçbir bilgiye sahip olmadan gelir bu dünyaya. Onu şekillendiren, karakter kazandıran genel olarak ebeveyndir.

 Resulullah (AS) bir gün şöyle buyurdu: “Allah’ın rahmeti, çocuklarının iyi işler yapmasına yardımcı olan anne ve babanın üzerine olsun!”

“Bu nasıl gerçekleşebilir?” diye sorulduğunda Allah Resulü (SAV) buyurdu:

“Çocuklarınızdan, yapabilecekleri bir işi bekleyin. Güç yetiremeyecekleri şeyi onlardan istemeyin. Onları günah işlemeye mecbur etmeyin. Çocuğunuza yalan söylemeyin ve abes şeyler yapmayın.” ( el-Kâfi)

İnsana düşen, evladın mutluluk ve kurtuluş vesilesi olması için gereken gayreti göstermektir. Gerisi Rabbü’l Alemin’in takdiridir.

Rana Çeçen | Nisanur Dergisi – Haziran 2019 | 91. Sayı

Yorum yap