Âlemlerin yegâne hâkimi Allah Teâlâ’ya hamd-u senalar olsun. Son peygamber efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’ya salât-u selamlar olsun. Allah’a ve Resulüne iman eden her bir canlıya da selamlar olsun.
Biz insanlar, şu yeryüzüne bitmeyen bir serüveni yaşamak adına gönderildik. Kulluk, bizim -son nefesimizi verene değin asla bitmeyecek- serüvenimiz. Yer yer afalladığımız… Kimi zaman pes eder dereceye geldiğimiz… Çoğu zaman anlamakta zorlandığımız hallere duçar… Bazen umutsuzluğa kapıldığımız… Bazen içimizi ısıtan güzelliklere daldığımız…
Evet, imtihan yurdu olan bu dünya hayatımızda, bir şeylerin yolunda gidebilmesi adına bazen yapmayacağımız şey olmuyor. Oysa hikmet gözlüğüne ihtiyacımız var ve biz çoğunlukla bundan gafiliz. Hem muzdarip olduğumuz haller de bundan kaynaklıyken… Peki, bu gözlüğü nasıl ve nerden edineceğiz? Hangi eğilimimiz bizi hikmete yaklaştıracak? Hayata dair bakış açımızı netleştirecek, iç dünyamızda sükûnu sağlayacak, yakın/uzak çevremizle ilişkilerimizi rayına koyacak, sevginin ve daha birçok erdemin tadını ve dahi gücünü tadıp bilmemizi sağlayacak hikmet gözlüğüne ulaşma adına bir basamak olan ‘odaklanma’, bu ay dosyamıza konu oldu.
Bu bağlamda:
Bu çağda insanların yaşadığı, hayatlarını olumsuz yönden etkileyen sorunlardan bir tanesinin, yaşamlarının birçok alanında karşılaştıkları odaklanma/yoğunlaşma problemi olduğunun… Bunun, kişinin gerek içsel ve gerekse de çevresel uyarıcılardan etkilenmeden, yaptığı işe yoğunlaşabilme, dikkatini devam edebilme yeteneği olduğunun… Başta teknolojinin ışıltısı ve buna bağlı çeşitli durumların, günlük yaşantımızda işlerimize odaklanmamızı engelleyebildiğinin… Zamanımızda insanların en fazla odaklanamadığı yerin kendi ailesi olup kimilerinin, onlarca zihin meşguliyetinin faturasını ailesine ödettiğinin… Hâlbuki insanın duygularını, düşüncelerini, sevinçlerini, hüzünlerini, yaşadığı sorunları paylaşacağı ve böylece rahatlayacağı yerin ailesi olduğu/olması gerektiğinin… İbadete odaklanıp hikmet pınarından kana kana içmenin, insanı bambaşka bir hale sürükleyeceğinin… Aksi halde ibadi hayatımızın şekilde kalıp zamanla ihlâsını kaybedeceğinin altını çizdik.
Bu ay sizler için İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Cumana Receppaşa Hanımefendi ile “Dalları Batı’da, kökleri Doğu’da” olarak tarif edilen Endülüs Medeniyeti üzerine röportaj yaptık.
Evet kıymetli okurlar, yine dopdolu bir sayı ile sizlerleyiz elhamdülillah. Bu vesile ile mübarek Kurban Bayramının; ülkemize, aile efradımıza ve cümle insanlığa hayır, bereket ve güzellik getirmesini Rabbimizden niyaz ediyoruz. Hayır dualarınızı eksik etmeyiniz. Şanı yüce Allah’a emanet olunuz…
Editör | Nisanur Dergisi | Ağustos 2019 | 93. Sayı
Yorum yap