EvlilikRana ÇeçenYazarlar

Düğünde de ifrat ve tefritten kaçınmalıyız

Bismillahirrahmanirrahim.

“Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık. Her ne kadar Allah’ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resûl’e tabi olanlarla, gerisingeriye dönecekleri ayırt edelim diye kıble yaptık. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir.” (Bakara / 143)

[ap_dropcaps style=”ap-square”]İ[/ap_dropcaps]nsan iki yönlü bir varlıktır… İnsanı balçıktan yaratıp ona kendi ruhundan üfleyen Yüce Yaratıcı, ona bu iki yönünün tatminini sağlarken dikkat etmesi gerekenleri de bildirmiştir. Çünkü insanın bir yüzü dünyaya bakar bir yüzü ahirete. Bir taraftan ruhunu doyurma telaşında diğer taraftan bedenini.

İnsan hayatında en önemli merhalelerden birisi de hiç şüphesiz ki, bir başka insanla hayatını birleştireceği an olan evlilik ve düğün safhasıdır. İnsanın kiminle, ne zaman, nasıl evlenebileceğini, ayetler ve hadisler açık ve net bir şekilde beyan etmiştir. Düğünlerin eğlence safhası ise genel olarak toplumdan topluma farklılık göstermektedir.

Düğünlerdeki eğlencenin şekli ve dozu da, İslam’ın genel kurallarına uymayan kısımları düzeltildikten sonra, gelenek ve göreneklere göre devam etmiştir. Nesai’de geçen bir rivayette Amir b. S’ad (RA) şöyle anlatıyor:

Bir düğün sırasında Karaza b. Ka’b ve Ebu Mes’ud el- Ensari’nin yanına girdim. Bazı kız çocukları şarkı söylüyorlardı. Ben dayanamayıp, ‘Sizler, Resulullah’ın Bedir Ashabından olun da yanınızda şu iş yapılsın, olacak iş değildir!’ dedim. Bunu üzerine onlar, ‘Otur, dilersen bizimle dinle, dilersen git, bize düğünde eğlenme ruhsatı verildi!’ dediler.

Yine İbn-i Mace’de geçen şu rivayet de helal ve harama dikkat ederek, örf ve adetlere göre düğün yapmanın ve de düğünde eğlenmenin mubahlığını gösterir:

Yetim kalan bir kız ensardan biriyle evlendirildi. Hz. Âişe de düğüne katılanlardandı. Gelini götürüp dönünce Rasulullah sordu: “Ey Âişe! Gelinle birlikte def çalıp şarkı söyleyecek bir cariye gönderdiniz mi?” Hz. Âişe ise:“Hayır, cariye ne diyecek?” diye sorunca, Rasulullah şöyle buyurdular:

“Ensar gazeli seven bir kavimdir. Onlara şöyle deseydiniz: Size geldik, size geldik. Allah size de bize de hayat versin. Kızıl altın olmasaydı, badiyenize konaklamazdı. Sarı buğday olmasaydı bakireleriniz semirmezdi.”

İnsanın fıtratında olan duygular helal yoldan tatmin edilmezse, harama girmek kaçınılmaz olur. Ya da bastırılmış duygular insanda daha farklı düşünce ve davranışların oluşmasına sebebiyet verir. İslam ahiret için çalışmayı esas gaye olarak belirlemekle beraber dünyadan,  dünya nimet ve zevklerinden usulüne uygun istifade edip yararlanmayı da teşvik etmektedir. Onun içindir ki; Müslüman nerede, nasıl davranması gerektiğini bilmeli, bu konuda da insanlara örnek ve rehber olmalıdır. Aksi durumda arzu edilmeyen sonuçlarla karşılaşmak kaçınılmaz olacaktır.

Hayatımda karşılaştığım ve beni üzmekle beraber düşünmeye sevk eden iki tane düğün, tam da bu durumu açıklar mahiyettedir. 90’lı yılların bitmesine bir iki yıl vardı. Kaldığımız öğrenci evi, İslami düşünceye sahip bir cemaate bağlıydı. Bir gün sorumlu hoca tarafından bir düğüne davet edildik. Taraflardan biri düğünün dine uygun olmasını istiyormuş, onun için bizden bir program hazırlamamızı istiyorlar, dedi.

O vakitler ‘dine uygun düğün’ deyince; akla Kur’an-ı Kerim okumak, sohbet etmek, mevlit okutmak, bir-iki skeç oynamak geliyordu. Hoca bunların hazırlığını yaptırıp düğüne götürdü. Program akışına uygun başladı. Kur’an-ı Kerim okundu, hatırladığım kadarıyla biraz da uzunca bir sohbet yapıldı. Arada, bir-iki de ilahi okundu. Ancak ilahiler bile genel olarak ortama uygun söz ve de müzik içermiyordu. Davetlilerin bazılarının yavaş yavaş sıkıldıkları yüzlerinden okunuyordu ancak, bu pek önemsenmedi. Ne de olsa dine uygun(!) düğün yapılıyordu. Birkaç kişinin sıkılması çok da önemli değildi…

Sıra skece geldi, skecin tam ortasında artık tahammülü kalmayan bir davetli teybin düğmesine basıverdi ve oynamaya başladı. Bir kısım neye uğradıklarını şaşırmış vaziyette yerlerinde donakalırken, diğer bir kısım sanki bu anı bekliyormuş gibi oynayanlara katıldılar…

Ve yıl 2018, yine bir düğün daveti. Yakinen tanıdığımız birileri olduğu için, ortamın müsait ve de uygun olacağını düşünüp gittik.  Çünkü gelin, fahri de olsa Kur’an Kursu öğreticiliği yapan biriydi, damat da imam. Davetiyede yazan yere gittiğimizde ‘acaba yanlış mı geldik’ deyip bir-iki dakika kapıda bekledik. Çünkü içerde kadın erkek karışık vaziyetteydi. Bir telefon mu etsek, derken düğün sahiplerini gördük. ‘Hayırlı olsun’ deyip çıkarız, diyerek içeri girdik. Ancak gelin ile damat fotoğraf çekiminden gelmek üzeredirler, denildi. Kısa bir süre sonra geldiler. Girişe uygun müzikle karşılanıp sahneye davet edildiler, bu arada müzik de değişti ve dans müziği eşliğinde dans etmeye başladılar. Dansları bitince otururlar zannederken bu sefer de halay müziği ile gelin, damat, kadın, erkek halaya girdiler.

Aslında ortamdan kalkmak gerekiyordu ancak ‘bu durumu geline söylemeden kalkamam’ deyip bekledik. Nihayet kendileri için hazırlanan kına tahtına oturdular. Geline yaklaşıp “hayırlı olsun, Allah mesut etsin, pişmanlık vermesin” dedikten sonra, “Bir Kur’an kursu hocası ile bir imamın düğünü böyle olmamalıydı. Pek ala helal yoldan da eğlenebilir ve de evlenebilirdiniz, helale haram karıştırmasaydınız keşke. Böyle olacağını tahmin etmedik yoksa hiç gelmezdik” dedim. Gelin hanımın yüzü asıldı, üzüldü. Sonra nasıl devam edildi bilmiyorum çünkü gelinin annesini de görüp oradan ayrıldık. Daha oradayken birisi “İnsan ömründe bir defa evlenir” deyip “böyle istediler” dedi. İnsanın ömründe bir defa olan şeyler ancak doğum ve de ölümdür. İnsan evlenirken bu evliliğinin ilk ve de son olmasını ister ancak herkesinki arzu ettiği şekilde sonuçlanmayabilir.

O vakit Müslüman’a düşen, ifrat ve de tefrite kaçmadan, helal ve haram sınırına riayet ederek eğlenmesini bilmektir. Ne ‘dini düğün’ deyip, düğün merasimini cenaze merasimine çevirmeli; ne de ‘ömürde bir defa evlenilir’ deyip helal sınırlarını aşıp harama girilmelidir.

Rana Çeçen | Nisanur Dergisi | 80. Sayı | Temmuz 2018

Yorum yap