AileÇocuk EğitimiManşetSümeyye ÖzbayYazarlar

Dikkat! Bozuk Satıh…

Bismillahirrahmanirrahim.

“Nimetine erdirdiklerinin yoluna ulaştır; gazaba uğramışların yoluna ve doğrudan sapmışların yoluna değil!” (Fatiha /7)

Yola girmek, yolda olmak, yolda kalmak… Dosdoğru olup doğru yolda yürümek, o yolda ayakları sabit kılmak, hele ki; dört bir yanımızın haramlarla sarıldığı bu çağda ne zordur.

Peki ya insanımızın gidişi nereye? Dosdoğru olmak, doğru yolda kalmak derdi, bizim için ne ifade ediyor veyahut biz o dertle dertleniyor muyuz?

Şöyle bir dönüp arkamıza bakınca görüyoruz ki; sahabe efendilerimiz bu dertle dertlenip yollara revan olmuşlar. Bu dertle İslam’ı bir kişiye de olsa ulaştırayım, bu dinin nuruyla bir karanlık kalp daha aydınlansın demiş ve koyulmuşlar seferlere. İslam’ı ta Avrupa’ya, Asya’ya, Anadolu’ya, Afrika’ya ulaştırmışlar. Bakın hemen şurada, Uzak Doğu’da Müslüman coğrafyaları görüyoruz: Patani’yi, Myanmar’ı, Endonezya’yı, Malezya’yı…

Tefekküre devam edelim…

Peki ya küçücük Mekke’de doğan güneş, bunca uzak coğrafyaları nasıl ışıttı? Zamanında bu topraklara gidip bu beldelerin dillerini dahi bilmeyen davetçi büyüklerimiz, nasıl anlattılar İslam’ı? Bir insan, dillerini bilmedikleri insanları nasıl etkileyebilirdi ki konuşmadan… Tek ihtimal var: Hâl diliyle…

Hâl dili… Bizlerin bugün davet çalışmalarımızda yaşadığımız en büyük eksiklik, sözlerimizin gönüllere tesir edemeyişinin en büyük sebebi…

Evet, en büyük kayıplarımızdan biri; söylediğimizi halimizle ortaya koyamayışımızdır. Eskiler çocuğu eğitirken de hâl diliyle eğitmenin önemine vurgu yaparlar ve derler ki: “Söz ile değil göz ile terbiye edilir çocuk.”

Çocuk terbiyesi konusunda nasihat isteyenlere bir numaralı öğütleri vardır, değerli büyüklerin: “Kendini düzelt. Halini düzelt. Zira hâlin düzelirse çocuğun da senden görüp terbiye edinir.”

Bal yiyen âlimin, çocuğa nasihat etmek için kırk gün bal yemeden beklediği kıssayı bilirsiniz. Bu kıssadan da anlaşılacağı üzere hâle yansımayan söz, bir kulaktan girip diğerinden çıkar, gönle tesir etmez. Okuduğumuz örneklerde gördüğümüz üzere büyüklerimiz hâl dilinin öneminin bilincinde hareket etmiş, hâllerine yansıtmadıkları davranışlar hakkında başkalarına öğüt vermekten kaçınmışlardır.

Hâl dilinin önemini, bu hususun psikolojiye yansımalarından da anlayabiliriz. Psikoloji alanında öğrenme üzerine pek çok kuram vardır. (Pavlov’un klasik koşullanması, Skinner’in edimsel koşullanması, Watson’un, Thorndike’ın vs.) Bu kuramlardan biri de Albert Bandura’nın ortaya koyduğu “Sosyal Öğrenme Kuramı”dır. Bu kurama göre kişi, çevresindeki kişileri model alarak öğrenir. Dolayısıyla öğrenme alanında da karşımıza yine “hâl dili”, “göz ile terbiye” çıkmaktadır.

Psikoloji alanında uygulama anlamında “hâl diliyle” paralellik arz eden bir diğer husus ise kişinin ergenlik dönemindeki özelliklerinden “özdeşim kurma”dır. Kişi, hayatının pek çok döneminde kendine rol modeller belirlese de bu durum, yoğunlukla ergenlik döneminde yaşanmaktadır. Bu dönemde olan kişi, kendine rol modeller seçmekte, onlara hayranlık duymakta, onlar gibi olmaya çabalamakta; dolayısıyla bu kişi, hayatında kıstas mertebesinde olan rol modeliyle özdeşim kurmaktadır. Hülasa bu dönemdeki bireyler, aslında özdeşim kurdukları kişilerin hal dillerinden etkilenmekte; onları her yönden örnek almakta ve en önemlisi, kendi yaşamlarını bu rol modellerin kıstaslarına uyacak şekilde sürdürmeye çalışmaktadırlar.

Şimdi de bakışlarımızı diğer tarafa çevirelim…

Peki, günümüz nesli kimleri rol model seçmekte, kimlerle özdeşim kurmaktadır?

Şarkıcılar, oyuncular, youtuberlar… Ne yazık ki; rol model belirledikleri bu insanlar, gençleri İslam’a aykırı, haramlarla çevrilmiş, batıl, bozuk bir yola sürüklemektedirler. Yanlış rol modellerden etkilenen gençlerimiz, Rabbimizin örtmemizi emrettiği bedenlerini açıp saçmakta, şarkı/yetenek/tiyatro adı altında sergilenen batıl programlarda boy göstermektedirler. Model seçtikleri youtuberlardan küfürlü konuşmayı, sürekli tüketmeyi, gösteriş yapmayı, alay etmeyi, zinayı ve daha birçok kötü ahlaki tutumu öğrenmektedirler. Üstelik youtuberlar olarak anılan bu kişilerin olumsuz örneklik teşkil eden hareketleri, sadece rol model arayışında olan ergenlerimizi değil; yaşları daha çift haneli sayıya dahi ulaşmamış yavrularımızı da maalesef etkilemektedir.

Bu noktada küçücük çocuklarına dahi hesap açıp vlog (günlük yapılanların paylaşıldığı videolar) çeken aileleri de uyarmakta fayda var. Zira bu şekilde davranarak, henüz rüşt yaşına ulaşmamış, doğruyu yanlışı tam olarak ayırt edecek durumda olmayan çocuklarını; onların oyunlarını, hediyelerini, mahremlerini paylaşarak bir nevi istismar etmektedirler. Ayrıca bu videoları izleyen ancak videodaki çocukla aynı imkânlara sahip olmayan çocukların mahcubiyet yaşamalarına veyahut sürekli tüketime yönelmelerine yol açarak; bu başıboş güruha özenmelerine neden olmaktadırlar.

Bugün ne yazık ki; küçücük çocukların, anlamlarını dahi bilmedikleri küfürleri söyleyip iyi bir şey yaptıklarını sanarak gülüştüklerini… “Sevgili” diyerek cici gösterilen zina hayatına düştüklerini ve sevgilisi olmayanları kınadıklarını… İnsanların kilosu, boyu gibi bir takım özellikleri ile dalga geçtiklerini… Ve yaptıkları alışverişlerini yayınlayan youtuberlardan etkilenip doyurulamayan bir tüketim alışkanlığı edindiklerini müşahede etmekteyiz. Her şeyden önce gençliğimizin; kıyamet günü “Nerede harcadın?” diye hesaba çekilecekleri zamanlarını, tüm bu batıl rol modeller sebebiyle boş bir şekilde tükettiklerini, üzülerek izlemekteyiz. Bu olumsuz rol modeller, gençliğimizde kapanması zor yaralar açmakta; ilerleyen süreçte ise başıboş, hedefsiz, İslam’sız nesillerin ortaya çıkmasına çanak tutmaktadır. Bu vahim durumun yansımalarını ise şimdiden görmekteyiz.

Bu olumsuz tablo karşısında yeni neslimizin önüne rol/model olarak Peygamber Efendilerimizi, Ashab-ı Kiram’ı, Ashab-ı Kehf’i ve daha nice İslam büyüklerimizi koymalıyız. Gençlerimize, bu yüce şahısların hayatlarını ve mücadelelerini anlatarak; bu şahsiyetlerin sevgisini kazandırmalıyız. Onları, bu bozuk satıhtan kurtarıp Allah’ın nimetlendirdiklerinin yoluna, yani sırat-ı müstakime yönlendirmeliyiz.

Psk. Dan. Sümeyye Özbay | Nisanur Dergisi | Ocak 2020 | 98. Sayı

Yorum yap