Amine BaranYazarlar

Ben seni tanıyorum!

Tarih boyunca bu toprakları esans kokulu kanlarıyla sulayan İslam şehitlerinin yadigârı bacım!

Karanlıkların kalbinden pak ve nurlu yüzünü çıkarıp, iffetinle ve İslami iradenle bozguncu çağlara ve zamanlara meydan okuyor, Mü’mine bir kadın kimliğiyle varlığını haykırıyorsun…

Ben seni tanıyorum!

Arabistan’ın kuş uçmaz, kervan geçmez kuru çöllerinde; İbrahim’in vaadine sadık kalan, İsmail’inle Allah’a tevekkülün dallarına yapışıp direnen dev iradeye sahip Hacer’sin sen…

Firavun’un saraylarında tevhid mesajını haykırıp, zalimlerin ateş yığınları arasında bir gül gibi açılan ve çağları aşıp günümüz kadınlarına İslami irade dersini veren Asiye’sin sen!

Edep, hayâ ve iffet abidesi olarak yeryüzü kadınlarının onur ve izzetini temsil eden Meryem’i çağrısın sen!

Kâinatın Efendisinin nurunu alnında taşıyan, Abdullah’ını kaybettikten sonra dünyaya yön verecek ve beşere insanca yaşamayı öğretecek Aziz Peygamberin terbiyesinin temellerini atan emsal anne Amine’sin sen!

Bütün okların çevrili olduğu, müşriklerin yok etmek için hiçbir kötülükten çekinmediği Aziz Peygamber (sav)’e malını feda ederek arkasında dağ gibi duran, müşriklerin engellemelerine rağmen davetini her tarafa ulaştırmasında Ona yardımcı olan, tahammülü zor şartlar karşısında bir an olsun sarsıntı geçirmeyen ve tereddüt göstermeyen, İslam’ın temellerinde büyük harcı bulunan Hatice’tul Kürba’sın sen!

Mekke’de zulme karşı direniş destanları yazan tevhid ailesinin; kahramanlık destanlarını alnında taşıyan, İslam’ın ilk kadın şehidi Sümeyye’sin sen…

Efendimizin gözünün nuru, pak ve temiz ehlibeytinin annesi, ilmin ve cesaretin öğretmeni Hz. Ali’nin refikası, İslam ümmetinin kadınlarının biricik örneği Fatıma’tüz-Zehra’sın sen!

Mü’mine kadınlarla Efendimiz arasında köprü vazifesi gören; muallime, muhaddise ve aynı zamanda Mü’minlerin annesi Ayşe’sin sen!

Ben seni tanıyorum…

Uhud’u bir cengâver gibi adımlayan, İslam ordusunun müşriklere karşı cihadında kahramanlık destanları yazan, çoğu savaşçı kılıçlardan kaçmaya çalışırken Allah Resulü’nün yanında savaşıp omzundan ağır darbe alan İslam’ın savaşçısı Nesibe’sin sen!

Zalimlerin; Efendimizin yadigârı Hz. Hüseyin (ra)’ı kılıçlarla parçalara ayırdığı, Ehlibeyt kadınlarını esir alıp günlerce süren sıkıntılı yolculuktan sonra zalimlerin sarayına götürdüğü bir esnada ayağa kalkıp Hz. Hüseyin (ra)’in tevhid mesajını bütün insanlığa haykıran, zalimlerin sarayında hakkı dile getirip zulmü ve zalimleri aşağılayan Peygamberin sevgili kızı Fatıma’nın Zeyneb’isin sen!

İslam ümmetinin mustazaf bırakıldığı dönemlerde, en büyük sıkıntıları sen yaşadın. İslam’ın sesinin bir bayrak gibi yeryüzünde dalgalanması için geceni gündüzüne katarak çağlar boyu büyük çabalar harcadın.

Tarih içinde İslam’ın sesinin yükseldiği her yerde sen vardın. Diktatörlüklerin ve istibdadın güçlü olduğu yerlerde ümmetin diğer evlatları gibi büyük mazlumiyetler yaşadın.

Emperyalistlerin İslam dünyasını işgal edip parçalara ayırdığı günlerde; ümmetin izzet ve onurunu koruması için yavrularını kendi eliyle yolcu edip cephelere gönderen, aylar ve hatta yıllar sonra Çanakkale’den, Sarıkamış’tan, Yemen’den, Cezayir’den, Balkanlardan, Kafkasya’dan ve ümmet coğrafyasının diğer parçalarından acılı ölüm haberleri alıp öfkeni içine gömen, ümmetin düşmanlarına karşı cephelere koşacak yeni evlatlar yetiştirmek için çabalayan, sabrın sembolü, iradenin sahibisin sen!

Batıdan esen yabancı rüzgârla büyük sarsıntılar yaşayan, sürgün ve katliamlara maruz kalan, konuşması ve düşünmesi yasaklanan, onur ve izzetinin timsali giysisine bile tahammül edilmeyen, gördüğü zulümlerden kaynaklanan kırılmalar içinde hicrandan dağlara dönüşen yüreği, yanık bir insansın sen! Biliyorum!

Ben seni yakından tanıyorum!

Dersim’de hakaretlere uğradın, aşağılandın, çocuklarınla birlikte ateşlerde yakıldın!

Dünyanın gözleri önünde; Halepçe’de, çocuklarınla birlikte diri diri ölüme mahkûm edildin!

Çeçenistan’da, Afganistan’da, Irak’ta ve dünyanın diğer bölgelerinde; vurulan, aşağılanan, onuruyla oynanan ve yüreği ateşlerde tutuşturulan sen çağın en büyük zulmünü yaşadın!

Herkes gibi; havadan, sudan, topraktan, eğitimden, işten hülasa insani hak ve özgürlüklerden yararlanmak, ilim elde etmek ve alın terinle kazanarak yaşamak istedin. Katı, koca yasaklarla karşılaştın. İnancın doğrultusunda yaşadığın ve Allah’ın emrini yerine getirdiğin için okulların sorgu odalarında aşağılandın. Okuldan, işten, meclisten, kısaca hayatın bütün alanlarından kovuldun!

Ve son çeyrek asırda, özgürce ve Müslüman’ca yaşamak için çabalarken yine musibetlerle karşılaştın. Laik rüzgârlarla biçare hale getirilirken, Müslüman coğrafyada esen Marksist rüzgârların toplumu önüne alıp insanların bir kısmını şirk bataklığına sürdüğü dönemde evlatlarını İslami ahlak ve bilinç üzerine yetiştirmek için çabaladın. Senden ve evlatlarından ümit kesenler, yüreklerine kurşunlarla dadandılar. Gencecik iman sembollerini kendi elinle kefenleyip toprağa gömdün!

Bu ilahi ses susmasın, bu ilahi çağrı sona ermesin diye biricik yüreklerini zindanlara ve hicretlere yollardın. Aşağılandın, hakaretlere uğradın ve çağdaş Zeynep olarak büyük bir direniş sergiledin. Azmin, sabrın ve direnişin; mazlum coğrafyanın yok edilmek istenen imanlı topraklarında, imanlı nesiller doğurdu ve büyüttü. Senin doğurduğun, emzirdiğin ve büyüttüğün imanlı nesiller mazlum coğrafyayı İslam’ın çiçekleriyle donattılar.

Ben seni tanıyorum…

Bugün İslam coğrafyasının en fazla ezileni ve eziyet çekeni sensin!

Sen yine mahzun, sen yine biçare, sen yine mağdurları yaşıyorsun. Yine yüreği yanan, yine gözünün önünde evlatları ateşlere atılan, tepesine bombalar yağdırılan, yine medeni dünyada (!) aşağılık saldırılara uğrayıp hicaptan arındırılmak istenen, yine iffet ve onur kalesinin tahrip edilmesi için uğraşılan ve çirkin saldırılara maruz bırakılan, tarihin en büyük mazlumu sensin!

Ben seni tanıyorum…

Tarih boyunca yaptığın gibi zalimlerin bütün hesaplarını altüst edecek, bütün oyunlarını bozacak ve bütün silahlarını etkisiz hale getirecek bir azim, bir irade, bir sabır ve bir direniş sergileyeceksin.

Evet, ben seni tanıyorum…

Azminle ve sabrınla zalimlerin bozguncu çabalarının önünde dağ gibi duracaksın. Eşsiz irade ve direnişinle ümmetin izzetini koruyacak, geleceğin iman ruhuyla yeşermesinin ve İslam coğrafyasında İslam’ın güneşinin doğacağı günlerin kapılarını açacaksın.

Ben seni tanıyorum…

Sen İslam’ın kadınısın!

Amine Baran | Nisanur Dergisi | 1. Sayı | Aralık 2011

Yorum yap