Bilmem ki; kim koymuş mevsimlerin ismini…
Ben olsam sonbahar demem ‘yorgunluk’ derim! Yoruldu yapraklar tutunmaktan, bulutlar yoruldu içine atmaktan, gürlememekten ve boşaltmamaktan içindeki hüznü…
Yaz demem mesela ‘heyecan’ derim! Güneşin her gün sımsıcak doğma heyecanı, üstünde koştuğumuz çimenlerin her doğan güneşle kendini yenileme heyecanı…
Kış demem asla, ‘samimiyet’ derim! Bacası tüten her çatının altında demlenen çayın, uzun süren gecelerde edilen sohbetin samimiyeti…
Ve en çok bahar demem sanırım. Umut derim! Yeniden uyanışa umut…
Filizlenen tohumlara, keskin soğuğu kıran tatlı rüzgârlara, gözden yavaşça kaybolan bozkıra, günden güne mavisini tescilleyen gökyüzüne umut demeyip ne derdim?
Bahar, içimde umudu uyandırır çünkü. Emeklemeyi bırakıp adım atan çocuk mevsimidir bahar. Yaşlı ağacın baharda gelir kendine güveni. Bu bahar diye alırım kararları. Bu bahar bir şeyler yapmam gerek, rayından çıkan trenleri yerine koymam, fabrika bacalarına filtreler takmam gerek, bir şeyler iki şeyler üç şeyler en çok da insancıl şeyler yapmam gerek…
Baharda diridir umudum hep. Güzel haberleri baharda/umutla beklerim. Bu bahar âşık olmuşum, bu bahar kendimi keşfetmişim, bu bahar Kudüs kurtulmuş, bu bahar anneler hiç ağlamamış, bebekler ölmemiş bu bahar hiç küs kalmamış…
Ey ahali bize baharı/umudu getiren her şeye iyi ki!
Yorum yap